çarpan

listen to the pronunciation of çarpan
Türkisch - Englisch
{M} factor; multiplier. ~lara ayırmak (Matematik) to factor
striking
factor
heady
multiplier
multiplier , factor
multiplicity
(Denizbilim) spotted torpedo
(Denizbilim) dusky spinefoot
{i} pulsating
smasher
athrob
göze çarpan
salient
çarpan yazmacı
multiplier register
göze çarpan
prominent
göze çarpan
broad
göze çarpan
outstanding

Loneliness is the fate of all outstanding people. - Yalnızlık tüm göze çarpan insanların kaderidir.

göze çarpan
conspicuous

Hummer limousines are the ultimate symbol of conspicuous consumption. - Hummer limuzinleri göze çarpan tüketimin nihai sembolüdür.

çarp
impinge
çarp
strike

We have to do something to prevent meteor strikes from happening. - Meteor çarpmalarını önlemek için bir şeyler yapmak zorundayız.

Then what is love? A disease which can strike people at any age. - Öyleyse aşk nedir? İnsanları herhangi bir yaşta çarpabilen bir hastalıktır.

çarp
multiply

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth. - Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.

çarp
{f} bang

He banged the door in anger. - O, öfkeyle kapıyı çarptı.

The door closed with a bang. - Kapı bir çarpma ile kapandı.

çarp
{f} throb
çarp
{f} multiplying
çarp
{f} pulsating
çarp
multiply by
çarp
pulsate
çarp
hit against
çarp
{f} stub

The thief stubbed his toe on the door. - Hırsız ayak parmağını kapıya çarparak incitti.

çarp
{f} bump

Tom bumped into Mary because he wasn't looking where he was going. - Tom nereye gittiğine bakmadığı için Mary'ye çarptı.

The truck bumped into a car. - Kamyon bir arabaya çarptı.

çarp
{f} crashing

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

Tom closed his eyes and listened to the sound of the waves crashing on the beach. - Tom gözlerini kapadı ve sahile çarpan dalgaların sesini dinledi.

çarp
collide with
çarp
{f} butt
çarp
{f} stricken
çarp
crash

The car crashed into the truck. - Araba, kamyona çarptı.

Tom was admiring my new car at the time the truck crashed into it. - Tom, kamyon yeni arabama çarptığı zaman ona hayran oluyordu.

çarp
multiplied

3 multiplied by 5 is 15. - 3, 5 ile çarpılırsa 15'tir.

asal çarpan
prime factor
göze çarpan
remarkable
göze çarpan
bold
göze çarpan
crying
göze çarpan
noticeable
göze çarpan
visible

We received a new directive from the board yesterday. They want us to focus on our most visible projects. - Dün kuruldan yeni bir direktif aldık. Onlar en göze çarpan projelere odaklanmamızı istiyor.

göze çarpan
staring
göze çarpan
signal
göze çarpan
ostensible
göze çarpan
demonstrative
göze çarpan
sharp
göze çarpan
salient, outstanding, prominent, conspicuous, noticeable
göze çarpan
arresting
göze çarpan özellik
striking feature
kıyıya çarpan dalgaların geriye gidişi
undertow
ortak çarpan
ratio of a geometrical progression
sahile çarpan dalga
roller
çarp
pulse
çarp
smite
çarp
multiplyby
çarp
smote
çarp
warp

The door frame is warped and the door won't close properly. - Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.

I think videogames are warping our kids minds. - Ben video oyunlarının çocuklarımızın kafalarını çarpıttığını düşünüyorum.

çarp
smitten
Türkisch - Türkisch
Bir çarpmada çarpılan sayı veya cebirsel anlatımlardan her biri, çoğaltan
çoğaltan
çarpan balığı
Levrekgillerden, yüzgeçleri dikenli ve zehirli, eti sevilen bir balık, trakunya (Trachinus draco)
ortak çarpan
İki veya ikiden artık sayıyı çarpan sayı
çarpan
Favoriten