She advised him to be punctual.
- O ona dakik olmasını tavsiye etti.
In the first place, you should be punctual.
- İlk etapta, dakik olmalısın.
I'll be back in ten minutes.
- 10 dakika içinde döneceğim.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
Tom was exactly twelve minutes late.
- Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
You have exactly thirteen minutes to finish this.
- Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
She doesn't like unpunctual people.
- O, dakik olmayan insanları sevmez.