düşmanlık

listen to the pronunciation of düşmanlık
Türkçe - İngilizce
hostility

I'm sensing a little hostility here. - Burada biraz düşmanlık seziyorum.

I'm sensing a lot of hostility. - Çok düşmanlık hissediyorum.

animosity
antagonism
enmity

Between men and women there is no friendship possible. There is passion, enmity, worship, love, but no friendship. - Erkekler ve kadınlar arasında arkadaşlık olamaz. Tutku, düşmanlık, aşk, aşırı sevgi olabilir ama dostluk asla.

enmity, hatred, hostility, antagonism, animosity
feud
venom
opposition
hatred

There was hatred between us then. - O zaman aramızda düşmanlık vardı.

animus
bad blood

There was bad blood between the two families in Romeo and Juliet. - Romeo ve Juliet'te iki aile arasında düşmanlık vardı.

dead set
virulence
war
jaundice
(Sigorta) hostilities

Hostilities permanently ceased. - Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.

Hostilities commenced. - Düşmanlıklar başladı.

ill will
hostileness
düşman
enemy

We anticipated where the enemy would attack. - Biz düşmanın nereden saldıracağını önceden tahmin ettik.

They knew they must fight together to defeat the common enemy. - Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

düşmanlık etmek
to treat (someone) as an enemy
düşmanlık gütmemek
bear no enmity
düşman
foe

When as brothers we unite, we’ll defeat the people’s foe. - Kardeşler olarak biz birleştiğimizde, halkın düşmanını yeneceğiz.

Entering the foe's camp is full of danger. - Düşmanın kampına girmek tehlike doludur.

düşman
hostile

We got a hostile reception from the villagers. - Köylüler tarafından düşmanca karşılandık.

To survive in a hostile environment, one must be able to improvize and be tenacious. - Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için bir insan doğaçlama yapabilmeli ve azimli olabilmeli.

düşman
adversary

An adversary yesterday is a friend today. - Dün bir düşman bugün bir dosttur.

düşman
{i} antagonist
düşman
opposer
düşman
{i} opponent
düşman
inimical
-e düşmanlık
hostility to someone
düşmanlıklar
enmities
açık düşmanlık
overt hostility
düşman
at enmity with
düşman
enemy, foe, adversary, antagonist; hostile, antagonistic
düşman
one who consumes much (of something): pilav düşmanı a great pilaf eater
düşman
antagonistic
düşman
venomous
düşman
foeman
gizli düşmanlık
odium
Türkçe - Türkçe
Düşman olma durumu
Düşmanca duygu veya davranış, yağılık, hasımlık, husumet: "Bana karşı her tavrında bir düşmanlık seziyorum."- Y. K. Karaosmanoğlu
Düşmanca duygu veya davranış, yağılık, hasımlık, husumet
(Osmanlı Dönemi) VEŞİME
(Osmanlı Dönemi) MÜNAVAT
(Osmanlı Dönemi) TAADDİ
muhasamat
(Hukuk) ADAVET
(Osmanlı Dönemi) NİVA
(Osmanlı Dönemi) husumet
düşman
Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.)
düşman
Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen
Düşman
(Osmanlı Dönemi) UDAT
Düşman
(Osmanlı Dönemi) DIDD
Düşman
(Osmanlı Dönemi) DEYLEM
Düşman
yağı
Düşman
(Osmanlı Dönemi) NEVAT
Düşman
adu
düşman
Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse
düşman
Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım
düşman
Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları: "Her sokak düşmanlarla doluyken o, sevinçli sevinçli şarkı söylüyor."- A. Gündüz
düşman
Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım: "Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır."- S. F. Abasıyanık
düşman
Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan tarafların her biri
düşman
Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar: "Dostumuza güvenmeyelim de, düşmanımıza mı güvenelim?"- B. R. Eyuboğlu
düşman
Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan güç, tutum vb
düşman
r şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse
düşman
Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları
düşman
(Osmanlı Dönemi) adüv
düşmanlık