Pierrette İmdat, imdat! diye bağırdı Ben katlediliyorum!
- Help! Help! cried Pierrette, I'm being murdered!
Alçak! Ne yapıyorsun, diye bağırdım.
- Scoundrel! I cried, what are you doing?
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.
- Her eyes were red from crying.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby stopped crying.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
Aniden bir feryat duydum.
- All at once, I heard a cry.
Çığlık beni uykumdan uyandırdı.
- The cry roused me from my sleep.
Birinin çığlık attığını duydum.
- I heard somebody cry out.
Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.
- You don't have to cry out. I can hear you.
Çocuklarımın bağırmasından bıktım.
- I'm tired of my kids crying.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Tom yine kurda haykırıyordu.
- Tom is just crying wolf again.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.
- You don't have to cry out. I can hear you.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- He began to cry loudly.
O, gür bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
a battle cry.
That sad movie always makes me cry.
After we broke up, I retreated to my room for a good cry.
... my dad and I cried. ...