cezalandır

listen to the pronunciation of cezalandır
Türkçe - İngilizce
punish

He was punished for lying. - O, yalan söylediği için cezalandırıldı.

Mr White punished the boy for cheating on the examination. - Bay White sınavda kopye çektiği için çocuğu cezalandırdı.

come down on
{f} scourge
castigate
{f} punishing

What are you punishing them for? - Onları ne için cezalandırıyorsun?

I'm punishing you for your negligence. - Seni umursamazlığın yüzünden cezalandırıyorum.

{f} punished

Mr White punished the boy for cheating on the examination. - Bay White sınavda kopye çektiği için çocuğu cezalandırdı.

He was punished for lying. - O, yalan söylediği için cezalandırıldı.

penalize

He was penalized for not wearing a seatbelt. - Emniyet kemeri takmadığı için cezalandırıldı.

I was penalized for not wearing a seatbelt. - Emniyet kemeri takmadığım için cezalandırıldım.

ceza
punishment

Tom certainly didn't deserve the punishment he received. - Tom aldığı cezayı kesinlikle hak etmedi.

The prouder the individual, the harsher the punishment. - Birey ne kadar gururlu olursa, ceza o kadar sert olur.

ceza
penalty

We must abolish the death penalty. - Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.

His crime deserved the death penalty. - Onun suçu ölüm cezasını hak etti.

ceza
criminal

Jail is where criminals go to be punished. - Hapishane suçluların cezalandırılmak için gittiği yerdir.

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime. - Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

ceza
{i} pain

Cézanne knew how to paint nature in a new way. - Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.

ceza
{i} infliction
ceza
forfeiture
ceza
{i} imposition
ceza
{i} forfeit
ceza
recompense
ceza
sentencing

But that doesn't affect the sentencing. - Fakat o, cezayı etkilemez.

ceza
payoff
ceza
scourge
ceza
penance
ceza
(Ticaret) charge

Tom is facing criminal charges. - Tom cezai yaptırımla karşılaşıyor.

Although they were not guilty, they were charged. - Suçlu olmamalarına rağmen cezalandırıldılar.

ceza
(Kanun) abandum
ceza
sconce
ceza
sanction
ceza
discipline

He was disciplined for his wrongdoing. - O kabahati için cezalandırıldı.

ceza
correction
ceza
chastisement
ceza
fine

Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place. - Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.

Tom paid a $300 fine. - Tom 300 dolar para cezası ödedi.

ceza
punishments

Terrible punishments were promised her. - Ona korkunç cezalar söz verildi.

ceza
1.punishment; penalty
ceza
law fine
ceza
punishment; penalty; fine
ceza
(oxford üniv.) sconce
ceza
(Hukuk) penalty, punishment
ceza
penal

We must abolish the death penalty. - Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.

The man is liable to the death penalty. - Adam ölüm cezasına karşı duyarlı.

ceza
sports penalty
ceza
(okul) imposition
ceza
law sentence, punishment
ceza
punitive

We award punitive damages in the amount of two million dollars. - İki milyon dolarlık ceza tazminatı ödüyoruz.

ceza
retribution
ceza
conclusion
ceza
oppression
ceza
apodosis
Türkçe - Türkçe

cezalandır teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

CEZA
(Osmanlı Dönemi) Karşılık, mukabil, ivaz. Cürüm veya günâh işleyenlere verilen azab
CEZA
(Osmanlı Dönemi) Gr: Şart cümlelerinde ikinci kısım. Bak: Şart
Ceza
(Osmanlı Dönemi) İHTİSAB
Ceza
(Osmanlı Dönemi) UKBA
Ceza
(Hukuk) UKUBET
ceza
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama
ceza
(Osmanlı Dönemi) hüzünle, ümitsizlikle ağlayıp sızlanmak
ceza
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama: "... kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."- Anayasa
ceza
Uygun görülmeyen tepki ve davranışları önlemek için üzüntü, sıkıntı, acı veren uygulama
cezâ
(Osmanlı Dönemi) karşılık, mukâbil
cezalandır