barıştırmak

listen to the pronunciation of barıştırmak
Türkçe - İngilizce
reconcile
reunite
make peace
to reconcile, to conciliate
conciliate
pacify
to reconcile, make peace (between, among)
smooth things over between
patch up
Barış
(isim) Peace

The dove stands for peace. - Güvercin barış anlamına gelir.

Battle's never proven peace. - Savaş asla barışı kanıtlamamıştır.

barıştırma
reconciliation
barış
concord
barıştırma
reconcile

My mother tried to reconcile the couple. - Annem çifti barıştırmaya çalıştı.

My mother attempted to reconcile the couple. - Annem çifti barıştırmayı denedi.

barış
1.peace
barış
reconciliation

Reconciliation among religions is the foundation of world peace. - Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.

barış
make peace

They came to make peace. - Onlar barış yapmak için geldi.

It's easier to make war than to make peace. - Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

barış
peace, concord, reconciliation
barış
peacetime

Soldiers began to come home and find peacetime jobs. - Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.

barıştırma
{i} conciliation
Türkçe - Türkçe
Barışmalarını sağlamak, ara bulmak
Barış
hazar
Barış
sulh
Barış
(Osmanlı Dönemi) VİFAK
barış
Barışma işi: "Biz baba kız biliyorduk ki, bu gibi kaçışlar, bir barışla biter."- M. Ş. Esendal
barış
Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh
barış
Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam: "Devlet işçi işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır."- Anayasa
barış
Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh: "Atatürk'ün insan haklarına ve dünya barışına ne kadar saygılı bir lider olduğunu ifade etti."- H. Taner
barış
Barışma işi
barış
Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam
barış
Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç
barıştırma
Barıştırmak işi
barıştırmak