bölgenin

listen to the pronunciation of bölgenin
Türkçe - İngilizce
region's
bölge
region

The coral reef is the region's prime attraction. - Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

bölge
zone

The treaty gave the United States a canal zone. - Anlaşma, Amerika Birleşik Devletleri'ne bir kanal bölgesi verdi.

After flying above the safe zone, the airplane went into unidentified air space. - Güvenli bölgenin üzerinde uçtuktan sonra, uçak belirlenemeyen bir hava sahasına girdi.

bölge
area

This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years. - Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.

After fifteen years at a building firm, Bill Pearson was given the responsible position of area manager. - Bir inşaat şirketinde on beş yıldan sonra, Bill Pearson'a sorumlu bölge müdürü pozisyonu verildi.

bölge
district

The natives were not allowed to enter the district. - Bölgeye yerlilerin girmesine izin verilmiyor.

The district attorney wasn't content with a two-year sentence. - Bölge başsavcısı iki yıllık cezadan memnun olmadı.

bölge
{i} parts

French is spoken in France and in some parts of Italy. - Fransızca Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde konuşulur.

In some parts of the ocean, krill populations have dropped by over 80 percent. - Okyanusun bazı bölgelerinde, kril popülasyonları yüzde 80'in üzerinde düştü.

bölge
territory

We drove through unfamiliar territory. - Bilinmeyen bölgede araba sürdük.

The armed forces occupied the entire territory. - Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.

bölge
region , zone
bölge
{i} ward
bölge
quarter

Tom has a very bad reputation in certain quarters. - Tom bazı bölgelerde çok kötü bir üne sahip.

bölge
sector
Birleşmiş milletler adına bölgenin yönetimi
Trusteeship
bölge
district, region, zone, area, belt, latitudes
bölge
state

Bayous are common in Gulf Coast areas of the southern United States of America. - Bayoular Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyindeki körfez kıyısı bölgelerinde yaygındırlar.

The treaty gave the United States a canal zone. - Anlaşma, Amerika Birleşik Devletleri'ne bir kanal bölgesi verdi.

bölge
realm
bölge
{i} department

Colonia is a Uruguayan department situated in the south-west of the country. - Colonia ülkenin güney-batısında yer alan bir Uruguaylı bölgedir.

bölge
{i} site

They began to develop a new industrial site near the river. - Nehrin kenarında yeni bir endüstri bölgesi kurmaya başladılar.

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

bölge
(Kısaltma) terr

February 7th is Northern Territories Day in Japan. - 7 Şubat Japonya'da Kuzey Bölgesi Günü'dür.

This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict. - Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.

bölge
precincts
bölge
(Havacılık) spool
bölge
(Ticaret) range
bölge
(Bilgisayar) state/province
bölge
terrain
bölge
spot

I've caught a lot of fish here. It's a great fishing spot. - Burada bir sürü balık yakaladım. Burası büyük bir balıkçılık bölgesi.

bölge
confine
bölge
(Askeri) pocket
bölge
compartment
bölge
locality
bölge
country

The countryside is quieter than the city. - Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

bölge
colony
bölge
(Bilgisayar) state/prov
bölge
division

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

bölge
precinct

See you back at the precinct. - Seçim bölgesinde görüşürüz.

bölge
domain
bölge
latitudes

In the Northern Hemisphere, Arctic air temperatures are warming twice as fast as lower latitudes. - Kuzey yarımkürede, kuzey kutup bölgesindeki hava sıcaklıkları düşük enlemlere göre iki kat daha hızlı ısınıyor.

bölge
place
bölge
climate

Coastal regions generally have milder climates. - Kıyı bölgelerinin genellikle daha yumuşak iklimleri vardır.

Not all coastal regions have mild climates. - Bütün kıyı bölgelerinin ılıman iklimleri yoktur.

bölge
latitude

In the Northern Hemisphere, Arctic air temperatures are warming twice as fast as lower latitudes. - Kuzey yarımkürede, kuzey kutup bölgesindeki hava sıcaklıkları düşük enlemlere göre iki kat daha hızlı ısınıyor.

bölge
sky
bölge
phase
bölge
oblast

"Oblast" is a loanword in English. It means region, area, zone, province, district.

bölge
the zone
Bölge
(Diş Hekimliği) regio

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

bu bölgenin adı ne
What's the name of this district
bu bölgenin bisiklet yollarının haritasını rica ediyorum
I'd like a map of the bicycle paths in this region
bu bölgenin yürüyüş yollarının haritasını rica ediyorum
I'd like a map of the walking trails in this region
bölge
corner
bölge
section; belt
bölge
circumscription
bölge
tract
bölge
(Hukuk) area, region, sector, territory
bölge
{i} belt

The asteroid belt is located in the region between the orbits of Mars and Jupiter. - Asteroid kuşağı Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasındaki bölgede yer almaktadır.

bölge
province

Canada has thirteen provinces and territories. - Kanada'nın on üç tane il ve bölgesi vardır.

bölge
(Diş Hekimliği) zona

I like zonal constructed languages. - Bölgesel yapay dilleri severim.

bölge
{i} section

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

This is a business section of Tokyo. - Bu, Tokyo'nun bir iş bölgesidir.

bölge
area (region)
bölge
canton
sizde bu bölgenin manzara resimleri var mı
Do you have any pictures with scenes of this area
Türkçe - Türkçe

bölgenin teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Bölge
nahiye
Bölge
kesim
Bölge
mıntıka
bölge
Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye
bölge
Sınırları idari veya ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler."- Anayasa