yasaklanmış

listen to the pronunciation of yasaklanmış
التركية - الإنجليزية
barred
forbidden

Hunting is forbidden now. - Avcılık artık yasaklanmıştır.

From this moment on it is forbidden to cry. - Şu andan itibaren ağlamak yasaklanmıştır.

(Hukuk) prohibited

Hunting is prohibited in national parks. - Milli parklarda avcılık yasaklanmıştır.

The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited. - Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.

inhibited
under a ban
proscribed
banned

Banned books are books to which free access is not permitted. - Yasaklanmış kitaplar ücretsiz erişimine izin verilmeyen kitaplardır.

Smoking is banned in restaurants in California. - Kaiforniyadaki restoranlarda sigara içmek yasaklanmıştır.

to be barred from
yasaklanmış şey
taboo
yasakla
{f} ban

You are banned from entering this place. - Bu yere giriş yasaklandı.

The treaty did not ban nuclear tests under the ground. - Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.

yasakla
(Bilgisayar) also ban
yasakla
foreclose
yasakla
forbid

The more things are forbidden, the more popular they become. - Bir şey yasaklandıkça daha popüler olur.

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

yasakla
forbade

My father forbade me from having a pet cat. - Babam evcil kedi sahibi olmamı yasakladı.

My parents forbade me to see Tom again. - Ebeveynlerim Tom'la tekrar görüşmemi yasakladı.

yasakla
forbid to be
yasakla
{f} inhibited
yasakla
{f} forbidding

There is a very strict rule forbidding smoking in bed. - Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.

yasakla
interdict
yasakla
{f} prohibited

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

yasakla
forbid to
yasakla
{f} proscribed
yasakla
{f} forbidden

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat. - Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.

yasakla
proscribe
yasakla
prohibit

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasakla
{f} outlaw

The local government outlawed the production of alcoholic beverages. - Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.

yasakla
forbad
yasakla
banned

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

yasakla
banning

Book banning is an authoritarian act. - Kitap yasaklama otoriter bir eylemdir.

Banning smoking in restaurants is very popular, even with smokers! - Restoranlarda sigara içmeyi yasaklamak çok popüler, hatta sigara içenler ile!

yasakla
forbidto