yardıma

listen to the pronunciation of yardıma
التركية - الإنجليزية
handicap
To encumber with a handicap in any contest
To estimate betting odds

Grandpa Andy would buy the racing form the day ahead of time so he could handicap the race before he even arrived at the track.

A race, for horses or men, or any contest of agility, strength, or skill, in which there is an allowance of time, distance, weight, or other advantage, to equalize the chances of the competitors
An old game at cards. - Pepys
The rating of the polo player ranges from a -2 to a 10 The teams are matched to play each other, depending on the total of the players handicaps
(WHO definition) Disadvantages experienced by the individual as a result of impairment and disabilities This reflects the interaction and adaptation to the individual's surroundings To these is often added the concept of distress or more recently well-being (Enderby 1992) reflecting the subjective response in the individual to the impairment
A handicap is an event or situation that places you at a disadvantage and makes it harder for you to do something. Being a foreigner was not a handicap
In golf, a handicap is an advantage given to someone who is not a good player, in order to make the players more equal. As you improve, your handicap gets lower. I see your handicap is down from 16 to
Impairment of a particular kind of social and psychological behavior It is the extent of the individual's subjective interpretation of his disability and impairment
the condition of being unable to perform as a consequence of physical or mental unfitness; "reading disability"; "hearing impairment"
the result of any physical or mental condition that affects or prevents one's ability to develop, achieve, and/or function in an educational setting at a normal rate
{f} disable, restrict, hinder, impede
attempt to forecast the winner (especially in a horse race) and assign odds for or against a contestant
Any characteristic of a person which hinders or prevents them from participating fully in society and/or achieving quality of life The term used to be used in a similar sense to disability but is now generally reserved for those disabilities which society regards as preventing their full participation in society The term is still commonly used in international circles as a translation for disability because of its similarity with words in other languages
injure permanently; "He was disabled in a car accident"
A disadvantage for a given individual, resulting from an impairment or disability, that limits or prevents the fulfillment of a life that is normal, depending on age, sex, social and cultural factors, for that individual
the social consequences of disability and/or impairment (eg inability to find employment)
An old game at cards
If an event or a situation handicaps someone or something, it places them at a disadvantage. Greater levels of stress may seriously handicap some students
(related: "handicap differential", "handicap index", "index") the average difference between a player's scores and a set standard, as calculated by specified procedures and formulas Example: A handicap/index is mainly used in tournaments and wagers so that players of different levels of proficiency can compete against one another, but is also a valid and objective way of measuring one's progress
yardım
assistance

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

Do you need our assistance? - Yardımımıza ihtiyacın var mı?

yardım
backing
yardım
aid

Victims of the hurricane received financial aid from the government. - Kasırga mağdurları hükümetten mali yardım aldı.

Germs can only be seen with the aid of a microscope. - Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.

yardım
{i} help

Give help to anyone who needs it. - Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.

Can you help me down? - Bana yardım edebilir misin?

yardıma gelen
wrecking
yardıma gelenler
succor
yardıma gelenler
succour [Brit.]
yardıma gelmek
succor
yardıma gelmek
succour [Brit.]
yardıma hazır
cooperative

They were cooperative. - Onlar yardıma hazırdılar.

yardıma hazır kimse
johnny on the spot
yardıma hazır olmak
stand by
yardıma hazır olmak
stand to
yardıma koşmak
succour [Brit.]
yardıma koşmak
succor
yardıma çağırmak
preach charity
yardım
favor

I called you because I need a favor. - Bir yardıma ihtiyacım olduğu için seni aradım.

Tom anonymously donated a million dollars to his favorite charity. - Tom isimsiz bir şekilde sevdiği hayır kurumuna bir milyon dolar yardımda bulundu.

yardım
{i} contribution
yardım
subsidy
yardım
rescue

We'll help you rescue them. - Onları kurtarmana yardım edeceğiz.

Try to hold on until a rescue team arrives. - İlk yardım ekibi gelinceye kadar dayanmaya çalış.

yardım
assist

Do you need our assistance? - Yardımımıza ihtiyacın var mı?

May I be of assistance? - Yardım edebilir miyim?

yardım
{i} hand

Could you lend me a hand? - Bana yardım edebilir misin?

Could I give you a hand? - Sana yardım edebilir miyim?

yardım
(Ticaret) financial support
yardım
guidance
yardım
safeguard
yardım
helping each other
yardım
(Bilgisayar) answer wizard
yardım
(Bilgisayar) more

In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker. - Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.

Tom certainly helped make our party more fun. - Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.

yardım
service

The service agent helped me solve my problem. - Servis temsilcisi problemi çözmeme yardım etti.

Room service. May I help you? - Oda servisi. Size yardımcı olabilir miyim?

yardım
ministration
yardım
recourse

His last recourse will be to go to his father for help. - Onun son başvurusu yardım için babasına gitmek olacak.

yardım
pitance
yardım
subsidization
yardım
succory
yardım
support

I was trying to be supportive. - Yardımcı olmaya çalışıyordum.

Thank you for being so supportive. - Bu kadar yardımcı olduğun için teşekkür ederim.

yardım
furtherance
yardım
boost
yardım
favour
yardım
push

My car is stuck in the mud. Could you help me push it out? - Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?

Tom helped us push the car. - Tom arabayı itmemize yardımcı oldu.

yardım
cooperation
yardım
auspices
yardım
subvention
yardım
a good turn
yardım
succour
yardım
benefaction
yardım
assisted by
yardım
aid to
yardım
aid of
yardım
help of
yardım
aid in
yardım
help on

It is our duty to help one another. - Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

Families needed a lot of help on the farm. - Ailelerin çiftlikte çok yardıma ihtiyacı vardı.

yardım
favour [Brit.]
yardım
succour [Brit.]
yardım
backup
yardım
(Hukuk) aid, assistance, auspice, guidance
yardım
aid , assistance , help
yardım
helpfulness

I thank you for your helpfulness. - Yardımseverliğiniz için teşekkür ederim.

yardım
lift

Help me lift the package. - Paketi kaldırmama yardım et.

They gave me a hand to lift the fridge. - Onlar buzdolabını kaldırmak için bana yardım ettiler.

yardım
donative
yardım
dole

Tom has been on the dole since the 6th of August, when he lost his job. - Tom işini kaybettiğinde ağustosun altısından beri işsizlik yardımı alıyor.

yardım
relief

Relief supplies were raced to the disaster area. - Yardım malzemeleri felaket bölgesine hızla ulaştırılmıştır.

The cabinet asked the army to send a disaster relief mission to Okinawa. - Kabine ordudan Okinawa'ya bir afet yardımı heyeti göndermesini istedi.

yardım
comfort
yardım
succor
yardım
help, aid, assistance, succour, succor " muavenet; contribution; donation" bağış, iane
yardım
donation
yardım
booster
yardım
shot
yardım
stand by

You can make it! Go for it. I'll stand by you. - Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

yardım
{i} alms
yardım
cooperate
yardım
ministry
yardım
standby
yardım
{i} sustenance
yardım
{i} welfare

Sami was receiving welfare benefits. - Sami sosyal yardımlar alıyordu.

I'm living on welfare, without a car or anything. - Devletten aldığım yardımla geçiniyorum, ne arabam ne başka bir şeyim var.

yardım
patron
التركية - التركية

تعريف yardıma في التركية التركية القاموس.

yardım
ianet
Yardım
nasr
Yardım
(Hukuk) MUAVENET
Yardım
(Osmanlı Dönemi) MÜSAADE
Yardım
(Osmanlı Dönemi) KURBUK
Yardım
avn
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FETTE
Yardım
asuv
Yardım
iane
Yardım
(Osmanlı Dönemi) YED
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FÜTUH
Yardım
asist
Yardım
yardak
yardım
Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para, ihtiyaç maddeleri
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet: "Bu, bir ricada bulunacak, bir yardım isteyecek sandı."- M. Ş. Esendal
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet
yardım
Bağış, iane
yardım
Etki: "Otların üstünde, ağaçların yapraklarında kalan yağmur damlaları rüzgârın da yardımıyla öğleye kadar kurudu."- N. Cumalı
yardım
Etki
yardım
Destek, asist
yardıma
المفضلات