Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti.
- Unfortunately, Tom refused to help us.
Maalesef, söylenti gerçektir.
- Unfortunately, that rumor is true.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.
- Unfortunately I hardly speak any German.
Dün yağmur yağması talihsizdi.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Dün yağmur yağması talihsizdi.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
Evde şanssız bir kaza vardı.
- There was an unfortunate incident at home.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı.
- Unfortunately, Brian met with bad weather.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı.
- Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.
Maalesef, söylenti gerçektir.
- Unfortunately, that rumor is true.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
Ne yazık ki sınava çalışmak için zamanım yoktu, bu yüzden başarısız oldum.
- Unfortunately, I didn't have time to study for the exam, so I failed it.
... and political integration with the Iranian government. Unfortunately, to date, the Iranian ...
... unfortunately, recently laid off. ...