تعريف to levy في الإنجليزية التركية القاموس.
- level
- düzey
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
- Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- level
- seviye
Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
- Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- levy
- {f} el koymak
- levy
- askere almak
- level
- aynı seviyeye getir
- level
- aynı düzeyde
- level
- aynı düzlemde olma
- level
- muntazam
- level
- bir seviyede olan
- level
- kot
- level
- altitüt
- levy
- (Ticaret) tarhetmek
- levy
- (Ticaret) vergi toplamak
- levy
- (Kanun) tarh etmek
- levy
- toplama (vergi)
- levy
- (Kanun) vergilendirmek
- levy
- (Kanun) haciz koymak
- levy
- asker toplama
- level
- düzlemek
- level
- dengeli
- level
- derece
Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.
- Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- level
- düz yer
- levy
- zorla toplama
- levy
- (on/upon ile) zorla toplamak
- levy
- toplanan para
- levy
- {i} zorla askere alma
- levy
- {f} zorla topla
- level
- düzey,v.aynı seviyeye getir: n.düzey
- level
- {s} seviyeli
Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi.
- Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.
- level
- {i} zemin
- level
- {i} düzlük, düz yer
- level
- {s} akılcı
- level
- {i} düzeç, kabarcıklı düzeç, su terazisi
- levy
- levy savaş/topla
- levy
- {i} zorla toplanan asker
- levy
- {i} zorla (asker) toplama
- levy
- {f} zorla toplamak
- levy
- levy war on harp açmak
- levy
- {i} haciz
- levy
- (Askeri) UZMAN ERAT DENKLEŞTİRME TAYİNİ: Belirli askeri meslek ihtisasında, rütbede ve icabında, özel nitelikteki gönüllü eratın, dünya çapında mevcut ihtiyaçları karşılamak üzere, başka görev yerlerine mecburi atanmaları hususunda, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca Ordu Komutanlıklarına verilmiş sorumluluk
- levy
- {f} haczetmek
- levy
- (Avrupa Birliği) vergi,prelevman
- levy
- mecburi olarak toplama bu suretle toplanan asker veya para
- levy
- {i} vergi koyma
- levy
- {i} (vergi) toplama
- levy
- vergi/vergi toplama
- levy
- {f} toplamak
- levy
- {i} icra
- levy
- (Hukuk) ön kesinti
- levy
- (Hukuk) prelevman