the act of controlling and steering the movement of a vehicle or animal

listen to the pronunciation of the act of controlling and steering the movement of a vehicle or animal
الإنجليزية - التركية

تعريف the act of controlling and steering the movement of a vehicle or animal في الإنجليزية التركية القاموس.

driving
{s} araba kullanma

Ona araba kullanmayı öğreniyor olduğumu söyle. - Tell her that I am learning driving.

Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi. - Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.

driving
çalıştıran
driving
araba kullanarak

Tom çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı. - Tom tried to impress Mary by driving very fast.

Tom otobanda çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı ama işe yaramadı. - Tom tried to impress Mary by driving very fast on the Autobahn, but it didn't work.

driving
hareket ettiren
driving
işletme
driving
işleten
driving
sürüş

Polis Tom'a dikkatsiz sürüşü için trafik cezası kesti. - The policeman gave Tom a ticket for reckless driving.

Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir. - Mileage varies with driving conditions.

driving
çeviren
driving
driving wheel işletme dişlisi
driving
şiddetli
driving
tuttuğunu koparan
driving
{s} enerjik, canlı, dinamik
driving
{i} araba gezintisi
driving
{s} şoför

O sürerken bir otobüs şoförüyle konuşmamak gerekir. - You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.

driving
(sıfat) araba kullanma, harekete geçiren, sürücü, şoför, enerjik, canlı, hareket ettirici
driving
{s} enerjik
driving
{i} kullanma

Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi. - Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.

Tom alkollü araba kullanma suçunu kabullendikten sonra Belediye Başkanlığı adaylığından çekildi. - Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.

driving
drive götür/aç/git/sür
driving
{s} sürücü

Sürücü sınavını geçebileceğimin mümkün olmadığını düşünüyorum. - I think it's unlikely that I'll be able to pass my driving test.

Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız. - We do not become good drivers by concentrating on driving as such.

driving
sert
الإنجليزية - الإنجليزية
driving
the act of controlling and steering the movement of a vehicle or animal

    الواصلة

    the act of con·trol·ling and steering the move·ment of a ve·hi·cle or a·ni·mal

    التركية النطق

    dhi äkt ıv kıntrōlîng ınd stîrîng dhi muvmınt ıv ı vihîkıl ır änımıl

    النطق

    /ᴛʜē ˈakt əv kənˈtrōləɴɢ ənd ˈstərəɴɢ ᴛʜē ˈmo͞ovmənt əv ə ˈvēhəkəl ər ˈanəməl/ /ðiː ˈækt əv kənˈtroʊlɪŋ ənd ˈstɪrɪŋ ðiː ˈmuːvmənt əv ə ˈviːhɪkəl ɜr ˈænəməl/
المفضلات