tartışması

listen to the pronunciation of tartışması
التركية - الإنجليزية
(Ticaret) infant industry argument
fikir tartışması
sparring
tartış
{f} moot
tartış
argue with

You'd better not argue with Tom. - Tom'la tartışmasan iyi olur.

Tom doesn't want to argue with Mary. - Tom Mary ile tartışmak istemiyor.

tartış
{f} quarrel

I quarrelled with my older brother yesterday. - Dün ağabeyim ile tartıştım.

I want to put an end to the quarrel. - Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.

tartış
{f} debate

It wasn't much of a debate. - Büyük bir tartışma değildi.

I beat him completely in the debate. - Tartışmada onu tamamen yendim.

tartış
argue

You'd better not argue with Tom. - Tom'la tartışmasan iyi olur.

He argued his daughter out of marrying Tom. - O, Tom'la evlendiği için kızıyla tartıştı.

tartış
{f} dispute

That dispute has been settled once and for all. - O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.

We disputed the victory to the end. - Zaferi sonuna kadar tartıştık.

tartış
discuss with

There are some topics you shouldn't discuss with Tom. - Tom'la tartışmaman gereken bazı konular var.

I have something I need to discuss with Tom. - Tom'la tartışmam gereken bir şeyim var.

tartış
controvert

Parliamentary immunity is a controvertial issue. - Parlamenter dokunulmazlık tartışmalı bir konudur.

tartış
discuss

Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago. - Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

I took part in the discussion. - Ben tartışmaya katıldım.

tartış
{f} spar

The fatal stabbing was sparked by an argument that got out of control. - Ölümle sonuçlanan bıçaklama olayının kıvılcımı, kontrolden çıkan tartışmadan çıkmıştı.

Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria. - 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.

tartış
{f} quarrelling

They are always quarrelling in public. - Onlar her zaman toplum önünde tartışıyorlar.

The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down. - Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.

tartış
{f} bicker

Tom and Mary bicker all day long. - Tom ve Mary bütün gün tartışırlar.

inanç tartışması
polemics
inanç tartışması
polemic
tartış
hassle
tartış
quibble
التركية - التركية

تعريف tartışması في التركية التركية القاموس.

tartış
Tartmak işi veya biçimi