tanımlayıcı

listen to the pronunciation of tanımlayıcı
التركية - الإنجليزية
restrictive
illustrative
illustrator
definitive
(Bilgisayar) identifier

Pantone classifies thousands of colors with unique numerical identifiers. - Pantone benzersiz sayısal tanımlayıcılar ile binlerce renk sınıflandırır.

descriptor
definer
descriptive
appellative
tanımlayıcı istatistik
Descriptive statistics
tanımlayıcı cümlecik
restrictive clause
tanımlayıcı olmak
be descriptive of
tanımlayıcı özellik
(Kimya) defining characteristics
tanımla
describing
tanımla
{f} defined

The Astronomical Unit (AU) is defined as the average distance between the Earth and the Sun. It is approximately 150 million km (93 million miles). - Astronomik Birim Dünya ve Güneş arasındaki ortalama mesafe olarak tanımlanır.Bu yaklaşık 150 milyon kilometredir.

Schopenhauer defined architecture as frozen music. - Schopenhauer mimariyi donmuş müzik olarak tanımladı.

tanımla
(Bilgisayar) identify on
tanımla
(Bilgisayar) identify

Can you identify that? - Onu tanımlayabilir misin?

Some people identify success with having much money. - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.

tanımla
{f} identified

In most cases, modernization is identified with Westernization. - Çoğu durumda, modernizasyon batılılaşma ile tanımlanır.

One suspect has been identified. - Bir şüpheli tanımlandı.

tanımla
{f} declaring
tanımla
declare
tanımla
define

The Astronomical Unit (AU) is defined as the average distance between the Earth and the Sun. It is approximately 150 million km (93 million miles). - Astronomik Birim Dünya ve Güneş arasındaki ortalama mesafe olarak tanımlanır.Bu yaklaşık 150 milyon kilometredir.

From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined. - Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.

tanımla
{f} defining

Curiosity is a defining trait of human beings. - Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.

tanımla
{f} described

He described his own experience. - O, kendi deneyimini tanımladı.

She described him as handsome. - O, onu yakışıklı olarak tanımladı.

tanımla
declared
birlik tanımlayıcı kodu
(Askeri) unit descriptor code
evrensel kaynak tanımlayıcı
(Bilgisayar) universal resource identifier
tanımla
characterize
tanımlayıcı
المفضلات