Okay, Tom, you can open your eyes now!
- Tamam, Tom şimdi gözlerini açabilirsin!
Why is it okay for boys, but not for girls?
- Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
OK, I guess I'm ready.
- Tamam, sanırım hazırım.
Please be ready in about half an hour, okay?
- Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
On the whole I agree with you.
- Sana tamamen katılıyorum.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
It is utterly impossible to finish the work within a month.
- Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
Her lecture was completely over my head.
- Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
- Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
Tom can understand perfectly well.
- Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
I was fully alive to the danger.
- Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
Everybody pulled their socks up, yeah.
- Herkes aklını başına devşirdi, tamam.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
He was completely absorbed in his work.
- Tamamen işine dalmıştı.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
Alright, see you then.
- Tamam, görüşürüz o zaman.
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
Write me sometime, OK?
- Bir ara bana yaz tamam mı?
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
This watch keeps correct time.
- Bu saat tamamen doğrudur.
Complete with the correct form of the verb.
- Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?