Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she received my letter.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Habere şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
- They couldn't help being surprised at the news.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words surprised me.
Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.
- Those women were too surprised to speak.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?