تعريف single في الإنجليزية التركية القاموس.
- bekâr
Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Tom ve Mary her ikisi de hâlâ bekar.
- Tom and Mary are both still single.
- tek
Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
- In Japan almost all roads are single lane.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
- bekar
Bazı genç Japon halkı, bekar olmayı evli olmaya tercih ederler.
- Some young Japanese people prefer being single to being married.
Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
- münferit
- sağlam
- dönüş bileti
- tekli
Ben bu 100 dolarlık banknotu, dört tane 20 dolarlık banknot ve yirmi tane tekliğe bozmak istiyorum.
- I'd like to break this 100 dollar bill into four 20 dollar bills and twenty singles.
- yekta
- bir
Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
- Did God really create the earth in a single day?
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
- (bilet) yalnız gidiş
- çift olmayan
- subay
- tek kat
- boydak
- ayrı
Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
- Don't leave out a single detail.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
- tek kişilik
Tek kişilik bir oda istiyorum.
- I want a single room.
Tek kişilik banyolu ada, lütfen.
- A single room with bath, please.
- gidiş bileti
- {i} kırk beşlik plâk
- {s} tek bir
Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
- Get both a phone and internet access in a single package!
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
- yalnız gidi
- yalın kat
- iki tarafta yalnız birer rakip bulunan sağlam
- evlenmemiş
- {i} tek kişilik oda
Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
- I'd like to reserve a single room.
Tek kişilik oda istiyor musunuz?
- Do you want a single room?
- çiçekleri yalın kat olan
- {s} tek: She hasn't a single enemy. Onun tek bir düşmanı yok. I can't think of a single example. Tek bir örnek gelmiyor aklıma
- Tek /Tekil
- {i} tek gidiş bileti
- {s} biricik
- teniste tekler
- {s} yalnız
Bu yüzden hala yalnızsın.
- That's why you're still single.
Madem ki yine yalnızsın, bu hafta sonu pokere ne dersin?
- Now that you are single again, how about poker this weekend?
- {s} bir kerelik
- bir kat
- hususi
- {i} evlenmemiş kimse
- {f} out (diğerlerinden) (birini) seçmek, ayırmak
- ergen
- teklemek
- yalınkat (çiçek)
- tekil
- ayırmak
- nikâhsız
- yalınkat
- single most
- açık ara en önemli
The largest and single-most strategic purchasing decision concerns the aircraft fleet itself.
- single pringle
- Halinden mutlu olan yalnız
- Are you seeking for a girlfriend?
+ Nope.. I'm a single pringle.
- single minded
- ne istediğini bilen
- single minded
- kararlı
- single room
- tek kişilik oda
Tek kişilik oda istiyor musunuz?
- Do you want a single room?
Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
- I'd like to reserve a single room.
- single base
- (Dilbilim) tek tabanlı
- single bead
- (Otomotiv) tek damak telli
- single beam
- (Denizbilim) tek ışınlı
- single bond
- tek bağ
- single bound
- tek bağ
- single bunk
- tek kuşet
- single byte
- (Bilgisayar) tek bayt
- single chain
- (Tıp) basit zincir
- single chain
- (Denizbilim) bakla
- single chair
- tek koltuklu teleferik
- single chair
- tekli koltuk
- single couple
- tekli kupl
- single dose
- (Tıp) tek doz
- single dot
- (Bilgisayar) tek nokta
- single drawer
- tek çekmeceli
- single ended
- tek uçlu
- single fire
- (Askeri) tek ateş
- single fire
- (Askeri) tek atış
- single force
- tekil kuvvet
- single form
- (Bilgisayar) tek form
- single frame
- (Bilgisayar) tek kare
- single girl
- bekar
- single hole
- tek delik
- single host
- (Bilgisayar) tek ana bilgisayar
- single host
- (Bilgisayar) tek ana makine
- single instruction
- tek komut çoklu veri
- single joint
- tek derz
- single label
- (Bilgisayar) tek etiket
- single lane
- tek şerit (yol)
- single lane
- tek şerit
- single line
- (Bilgisayar) tek satır
- single load
- tekil yük
- single mother
- bekar anne
- single out
- seçip ayırmak
- single party
- tek partili
- single pass
- tek geçişli
- single piece
- tek parça
- single piece
- yekpare
- single port
- (Bilgisayar) tek bağlantı noktası
- single price
- (Ticaret) tek fiyat
- single pringle
- Müzmin bekâr
- single pringle
- (Ev ile ilgili) Sürekli yalnız olmayı tercih eden kişi
- single ring
- (Bilgisayar) tek zil sesi
- single room
- (Turizm) tek kişilik yataklı oda
- single row
- tek sıralı
- single row
- (Tekstil) tek dizi
- single scan
- (Bilgisayar) tek yönlü tarama
- single seat
- tekli koltuk
- single shank
- tek şanklı
- single shank
- tek tırnaklı
- single shot
- (Askeri) tek atım
- single sided
- tek yanlı
- single space
- (Bilgisayar) tek boşluk
- single space
- (Bilgisayar) tek aralık
- single space
- (Bilgisayar) tek boşluklu
- single spar
- (Biyoloji) tek lonjeronlu
- single speed
- (Otomotiv) tek devirli
- single spot
- (Bilgisayar) tek nokta
- single stage
- (Gıda) tek aşamalı
- single step
- (Bilgisayar) adım adım
- single tax
- (Ticaret) tek vergi
- single thing
- tek
- single thread
- sap
- single ticket
- dönüş bileti
- single ticket
- gidiş bileti
- single use
- (Tıp) tek kullanımlık
- single user
- (Bilgisayar) tek kullanıcı
- single wavy
- (Bilgisayar) tek dalgalı
- single wires
- (Otomotiv) tek telli kablo
- single women
- bekar kadınlar
- single acting
- tek etkili
- single address
- tek adres
- single barrel
- tek namlulu tüfek
- single board computer
- tek levhalı bilgisayar
- single circuit
- tek devre
- single coil
- tek bobinli
- single entry
- tek kayıt jüyesi
- single fare
- yalnızca gidiş vergini
- single file
- tek sıra halinde
Tek sıra halinde sıralan.
- Line up in single file.
Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
- The children went upstairs in single file.
- single fixed pulley
- tek sabit makara
- single flower
- basit çiçek
- single handed
- yalnız
- single length
- tek uzunluk
- single minded
- tek amaçlı
- single mindedness
- tek bir şey düşünme
- single movable pulley
- tek hareketli makara
- single or dual
- tek veya çift
- single out
- seç
Tom'u seçmenin adil olduğunu sanmıyorum.
- I don't think it's fair to single out Tom.
- single pole
- tek kutuplu
- single precision
- tek kesinlik
- single quote
- tek tırnak
- single seater
- tek kişilik uçak
- single shade
- tek renk
- single shell
- tek kabuk
- single shelled
- tek kabuklu
- single sided disk
- tek yüzlü disk
- single sided double density
- tek yüzlü çift yoğunluklu
- single sided single density
- tek yüzlü tek yoğunluklu
- single tax
- tek vergi usulü
- single valued
- tekdeğerli
- single-axle
- tek dingilli
- single-breasted
- tek sıra düğmeli
- single-colour
- tekrenkli
- single-crystal
- tekkristalli
- single-cut
- tek sıra dişli
- single-frequency
- tek frekanslı
- single-handed
- yalnız
- single-handed
- tek başına
O bunu tek başına yaptı.
- She did it single-handedly.
Tom bunu tek başına yaptı.
- Tom did it single-handedly.
- single-handed
- yardımcısız
- single-hearted
- dürüst
- single-hearted
- samimi
- single-lane traffic
- tek şeritli trafik
- single-minded
- tek amaçlı
- single-minded
- azimli
- single-minded
- kararlı
- single-piece
- tek parçalı
- single-rail
- tek raylı
- single-rooted
- tek köklü
- single-row
- tek sıralı
- single-sash window
- tek kanatlı pencere
- single-spar
- tek lonjeronlu
- single-stage
- tek evreli
- single-stage
- tek aşamalı
- single axle trailer
- tek dingilli römork
- single capacity
- tek kapasite
- single chip
- Tek yonga
- single cost
- birim maliyet
- single fire
- Tek yangın
- single frame
- tek resim
- single handedly
- başına tek
- single instant
- çok kısa bir süre içerisinde
- single letter grade
- (Eğitim) Eğitim sisteminde alınan derecelendirilmiş ve harflerle gösterilmiş not sistemi: A-B-C-D
I got a B in the last exam.This was the best grade I ever had.
- single marriage
- tek evlilik
- single needle
- (Tekstil) Tek iğne, tek iğneli
- single needle tailoring
- Tek iğne terzilik
- single parent
- tek ebeveyn
- single parent family
- Anne veya babadan sadece birinin bulunduğu aile
- single parent family
- Tek ebeveynli aile
- single player
- Tek oyunculu
- single premium
- tek prim
- single ring
- bekarların taktığı yüzük
- single serving
- Tek kullanımlık
- single sex school
- Sadece kızların ya da erkeklerin gittiği okul
- single sideband
- tek yan bant
- single stranded
- Tek iplikçikli
- single valued function
- tekdeğerli fonksiyon, birdegerli işlev
- single-angle cutter
- tek acılı kesici
- single-handedly
- tek başına
- single-party state
- tek parti devlet
- single-sided
- tek taraflı
- single-space
- Satır arası olmadan yazmak ya da yazıcıda kağıda yazdırmak
- single-step
- Tek aşamalı
- single-storey
- tek katlı
- single input single output
- (SİSO) tek girdili tek ciktili
- single integrated medical logistics management; single integrated medical logist
- (Askeri) tek entegreli tıbbi lojistik yönetimi; tek entegreli tıbbi lojistik yöneticisi
- single point mooring; single port manager
- (Askeri) tek noktadan bağlama; tek liman yöneticisi
- singly
- kendi başına
- singly
- bir bir
- singly
- ayrı ayrı
- singly
- münferit olarak
- singly
- yalnız başına
- singly
- tek tek
- singleness
- bekârlık
- singles
- (tenis/vb.) tekler maçı
- singly
- teker teker
- singly
- tek olarak
- single handed
- tek başına
- single handed
- yalnız başına
- single handed
- yardımcısız olarak
- single handed
- tek elle çalıştırılan
- single handed
- tek kişinin işlettiği
- single handed
- yardımcısız