satıcılar

listen to the pronunciation of satıcılar
التركية - الإنجليزية
(Ticaret) sellers

Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize. - Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.

(Ticaret) creditors
sales people
vendors

There are also vendors who support Linux. - Linux'u destekleyen satıcılar var.

There were cotton candy vendors in the shrine. - Türbede pamuk şekeri satıcıları vardı.

satıcı
{i} vendor

There are also vendors who support Linux. - Linux'u destekleyen satıcılar var.

Look but don't touch, says the fruit vendor. - Meyve satıcısı Bak ama dokunma diyor.

satıcı
seller

Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize. - Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.

The seller weighs the cheese on the copper scales. - Satıcı bakır ölçeklerde peynir tartıyor.

satıcı
{i} salesman

That salesman looks pretty smart. - O satıcı oldukça akıllı görünüyor.

He makes a living as a salesman. - Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

satıcı
dealer

The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence. - Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.

That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition. - O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.

satıcı
supplier
satıcı
{i} monger
satıcı
(Ticaret) retailer
satıcı
(Ticaret) merchant
satıcı
(Ticaret) storekeeper
satıcı
peddler

The peddler carried a big bundle on his back. - Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.

yetkili satıcılar
(Bilgisayar) resellers
satıcı
purveyor
satıcı
tradesman
satıcı
clerk
satıcı
merchandiser
satıcı
rep
satıcı
shop clerk
satıcı
vendee
satıcı
(Ticaret) shopkeeper

The shopkeeper urged me to buy it. - Satıcı onu almam için ısrar etti.

perakende satıcılar
(Ticaret) retail outlets
satıcı
salesperson

He's a dishonest salesperson. - Bu, dürüst olmayan bir satıcı.

satıcı
vender
satıcı
(someone) who works as a seller
satıcı
(uyuşturucu vb.) trafficker
satıcı
seller, salesperson; salesman; saleswoman, saleslady; dealer, peddler
satıcı
bagman
satıcı
saleswoman
satıcı
seller; salesman; saleswoman; salesclerk; sales representative, licensed dealer; peddler
satıcı
shopman
satıcı
salesclerk
satıcı
reseller , dealer
satıcı
shop assistant
satıcı
saleslady
satıcı
saler
satıcı
reseller, dealer
seyyar satıcılar
(londra) pearlies
التركية - التركية

تعريف satıcılar في التركية التركية القاموس.

Satıcı
(Hukuk) VENDİTOR
satıcı
Alıcıya bir şey satan kimse
satıcı
Alıcıya bir şey satan kimse: "Gelen yolcuların çoğu bir Akbaba alıyordu satıcıdan."- Y. Z. Ortaç
satıcılar
المفضلات