الإنجليزية - التركية
تعريف reprimand, rebuke; upbraid, berate; use loud and abusive language في الإنجليزية التركية القاموس.
- scold
- {f} azarlamak
Geç kaldığı için canım onu azarlamak istemedi.
-I didn't feel like scolding her for being late.
O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.
-When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue.
- scold
- {f} çıkışmak
- scold
- fırça çekmek
- scold
- fırça atmak
- scold
- darılmak
- scold
- çıkış yapmak
- scold
- azarla
Tembel olduğum için annem tarafından azarlandım.
-I was scolded by my mother for being lazy.
O, annesi tarafından azarlandı.
-He was scolded by his mother.
- scold
- tanlamak
- scold
- {i} huysuz kadın
- scold
- {i} cadı kadın
- scold
- {f} haşlamak
- scold
- azarcı
- scold
- (isim) cadaloz, cadı kadın, huysuz kadın
- scold
- {f} paylamak
- scold
- {i} herkesi azarlayan şirret kadın
- scold
- tekdir etmek
- scold
- {f} terslemek
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف reprimand, rebuke; upbraid, berate; use loud and abusive language في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- {f} scold
reprimand, rebuke; upbraid, berate; use loud and abusive language
الواصلة
reprimand, rebuke; upbraid, berate; use loud and a·bu·sive lan·guageالنطق
Resimler
السابق
المفضلات