qualified for war; fit for battle

listen to the pronunciation of qualified for war; fit for battle
الإنجليزية - التركية

تعريف qualified for war; fit for battle في الإنجليزية التركية القاموس.

fighting
kavga

Tom her zaman kavga ediyor gibi görünüyor. - Tom always seems to be fighting.

Kavga ettiği için okuldan kovuldu. - He was expelled from school for fighting.

fighting
{s} savaşan
fighting
dövüş

Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir. - This is like fighting someone with one arm tied behind your back.

Tom dövüşmüyor, değil mi? - Tom isn't fighting, is he?

fighting
mücadele

Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum. - I intend on fighting till the end.

George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu. - George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.

fighting
harp
fighting
{s} savaş

Sokaklarda savaş vardı. - There was fighting in the streets.

Savaş bir hafta sürdü. - The fighting lasted one week.

fighting
savaşarak

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

fighting
{s} mücâdeleye hazır
fighting
(Askeri) SAVAŞ: Taktik alanda, yapılan bir savaş içinde bilfiil çarpışmalar
fighting
{i} mücâdele

Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim. - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

fighting
{s} savaşçı

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

الإنجليزية - الإنجليزية
fighting
qualified for war; fit for battle
المفضلات