mutlâka

listen to the pronunciation of mutlâka
التركية - الإنجليزية
absolutely

We'd be absolutely thrilled if that happened. - O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.

Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples. - Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.

by all means, without fail; surely, undoubtedly
certainly
assuredly
necessarily

You do not necessarily have to go there yourself. - Oraya mutlaka kendin gitmek zorunda değilsin.

A big title does not necessarily mean a high position. - Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.

at discretion
fail

Come to the office tomorrow morning without fail. - Yarın sabah mutlaka ofise gel.

You must hand in your homework by Thursday without fail. - Ev ödevini Perşembeye kadar mutlaka teslim etmelisin.

definitely
assure
regardless
absolutely, without fail, necessarily
unconditionally
needs must
without fail

I will visit you tomorrow without fail. - Seni yarın mutlaka ziyaret edeceğim.

You must hand in your homework by Thursday without fail. - Ev ödevini Perşembeye kadar mutlaka teslim etmelisin.

sure

Be sure to come here by five. - Saat beşe kadar mutlaka burada olun.

Be sure to mail this letter. - Bu mektubu mutlaka postala.

in all conscience
by all manner of means
bound to

With a good trainer, the swimmer is bound to win. - İyi bir antrenörle, yüzücü mutlaka kazanır.

really

You really should eat before you leave. - Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın.

The roof is really in need of repair. - Çatı mutlaka tamir edilmeli.

for sure
surely
make sure of
certes
mutlaka (cevap olarak)
absolutely
mutlaka ne olursa olsun
Regardless of what necessarily
mutlaka görürsün
You can't miss it
mutlâka gerçekleşecek
certain to happen
beni ara ama mutlaka
call me i mean it
değil mi ki since: Değil mi ki gelirim dedi, mutlaka gelir
Since he said he would, he is sure to come
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Ne olursa olsun, her halde, ill
Kesinlikle, mutlak
Kaçınılmaz bir biçimde, her hâlde, ne olursa olsun
Kaçınılmaz bir biçimde, her hâlde, ne olursa olsun: "Mutlaka sabırsızlığından kendi kendine soyunmaya girmiştir."- Y. K. Karaosmanoğlu
hırşa
lacerem
KEFALETİ MUTLAKA
(Hukuk) Bir kayıt ile bağlı bulunmayan kefillik
abesiyeti mutlaka
(Osmanlı Dönemi) her yönüyle boş ve mânâsız olma
mutlâka
المفضلات