müsrif

listen to the pronunciation of müsrif
التركية - الإنجليزية
extravagant

My salary doesn't allow us to live extravagantly. - Benim maaşım bizim müsrifçe yaşamamıza izin vermez.

prodigal

My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price. - Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.

wasteful
lavish

The lavishness of the party amazed everybody. - Partinin müsrifliği herkesi şaşırttı.

extravagant, profligate; spendthrift tutumsuz, savurgan
profuse
improvident
spender
unthrifty
spendthrift
consumptive
inefficient
profligate
extravagant, prodigal, wasteful, spendthrift
thriftless
squanderer
squander
big spender
hand-to-mouth
squandering
ufak şeylerde hasis büyük şeylerde müsrif
penny wise and pound foolish
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) israf eden
Tutumsuz, savurgan
Tutumsuz, savurgan: "Müsrif zannettiği karısı, evin hayatını, kendisi yokken, en akıllı adamlar gibi zamaneye uydurmuştu."- Ö. Seyfettin
MÜSRİF
(Osmanlı Dönemi) Boş yere malını harcayan, tutumsuz, Allah'ın (C.C.) razı olmayacağı şeylere parasını, malını ve zamanını harcayan
müsrif
المفضلات