liyakat

listen to the pronunciation of liyakat
التركية - الإنجليزية
state of being worthy of appreciation; competence
merit

At the meeting I pointed out the plan's merit. - Toplantıda planın liyakatını belirttim.

merit, deservingness, worthiness; suitability
ability; adequacy
capability, competence
merit, suitability; capacity, competence
ability
efficiency
capacity
merit of
worthy
liyakat sahibi
have merit
liyakat göstermek
to be successful (in)
liyakat nişanı
order of merit
التركية - التركية
Yeterlilik, kifayet
Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim
Yaraşırlık
Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye hak kazandıran durumu, yaraşırlık
Yeterlilik, kifayet: "Her birimiz kendi liyakatimize göre, üzerimize bir vazife almalıyız."- Y. K. Karaosmanoğlu
(Osmanlı Dönemi) lâyık olmak, iktidar, ehliyet
LİYAKAT
(Hukuk) Değer; bir kimsenin değeri; bir kimseye verilen değer; layıklık, hüner, yararlık, yararlılık
LİYAKAT
(Osmanlı Dönemi) İktidar. Ehliyet. Hüner. Lâyık olmak. Fazilet. Kıymetlilik
liyakat sahibi
Başarılı, erdemli, yetenekli
liyakat
المفضلات