kuyumcular

listen to the pronunciation of kuyumcular
التركية - الإنجليزية
jewellers
plural of jeweller
kuyumcu
jeweler

Sami was convicted of killing a jeweler. - Sami bir kuyumcuyu öldürmekten hüküm giymişti.

I asked the jeweler to inscribe my initials on the back my watch. - Kuyumcudan saatimin arkasındaki ismimin baş harflerini kazımasını istedim.

kuyumcu
{i} goldsmith

My wedding ring was crafted by a skilled goldsmith. - Alyansım yetenekli bir kuyumcu tarafından yapıldı.

My wedding ring was crafted by a skilled goldsmith. - Benim evlilik yüzüğüm yetenekli bir kuyumcu tarafından yapıldı.

kuyumcu
silversmith
kuyumcu
jewelry dealer
kuyumcu
jeweller

Tom murdered the jeweller. - Tom kuyumcuyu öldürdü.

kuyumcu
jeweller, jeweler, goldsmith
kuyumcu
jeweller [Brit.]
kuyumcu
jewelry store

Tom and Mary went to the jewelry store together. - Tom ve Mary birlikte kuyumcu dükkanına gittiler.

She is buying jewelry in a jewelry store. - O bir kuyumcu dükkanından takı satın alıyor.

التركية - التركية

تعريف kuyumcular في التركية التركية القاموس.

Kuyumcu
sarraf
Kuyumcu
(Osmanlı Dönemi) SAVVAG
Kuyumcu
(Osmanlı Dönemi) ZERGER
Kuyumcu
(Osmanlı Dönemi) HİTRAFÎ
kuyumcu
Değerli metal ve taşlardan bilezik, küpe gibi süs eşyası yapan veya satan kimse, mücevherci, cevahirci: "Kuyumcu vitrini önünde nadir bir zümrüdü seyrettiğim sırada yanıma sokulmuş..."- H. C. Yalçın
kuyumcu
Değerli metal ve taşlardan bilezik, küpe gibi süs eşyası yapan veya satan kimse, mücevherci, cevahirci
kuyumcular
المفضلات