kazanılan

listen to the pronunciation of kazanılan
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) wins
(Ticaret) acquired

Someone told me that Albert Einstein said, Common sense is the collection of prejudices acquired by age eighteen. - Birisi bana Albert Einstein'ın Sağduyu on sekiz yaşında kazanılan ön yargıların birikimidir. dediğini söyledi.

You might not like this beer at first. It's an acquired taste. - Önce bu biradan hoşlanmayabilirsin. Bu sonradan kazanılan bir tat.

kazan
boiler
kazanılan süre
time gained
hizmet karşılığı kazanılan şey
reward
sonradan kazanılan
acquired

You might not like this beer at first. It's an acquired taste. - Önce bu biradan hoşlanmayabilirsin. Bu sonradan kazanılan bir tat.

kazan
cauldron

She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween. - Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.

The witch is stirring her cauldron. - Cadı, kazanını karıştırıyor.

kazan
earn

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!

She earns more than she spends. - O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

kazan
{f} won

Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star. - İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.

In 1958, Brazil won its first World Cup victory. - 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.

zaman aşımı ile kazanılan hak
positive prescription
zaman aşımı ile kazanılan hak
prescription
zamanla kazanılan
acquired
kazan
(Gıda) batch
kazan
(Gıda) cooker
kazan
{f} win

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

White to play and win. - Sıra beyazda ve kazandı.

kazan
kier
kazan
{f} gaining

Their relationship really started gaining momentum. - Onların ilişkisi ivme kazanmaya başladı.

You're not gaining anything by doing so. - Öyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun.

kazan
{f} winning

Winning the election was a great victory for the candidate's political party. - Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.

That team has little, if any, chance of winning. - O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.

kazan
{f} earned

And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House. - Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.

He earned money by delivering newspapers. - O, gazete dağıtarak para kazandı.

kazan
{f} gain

No gains without pains. - Emeksiz kazanç olmaz.

When we are praised, we gain confidence. - Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.

kazan
seether
kazan
vessel
deneyimle kazanılan
experimental
doğuştan hak kazanılan mülk
apanage
doğuştan hak kazanılan mülk
appanage
doğuştan kazanılan hak
birthright
kazan
boiler; furnace (containing a boiler)
kazan
kepçe: İstanbul kazan ben kepçe. I have searched all over Istanbul
kazan
caldron, cauldron, large kettle
kazan
caldron
kazan
bowl

Who do you think will win this year's Super Bowl? - Bu yılki final karşılaşmasın kimin kazanacağını düşünüyorsun?

The Denver Broncos have won the Super Bowl. - Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.

kazan
cauldron, kettle; boiler, kier
kazan
(Tekstil) kettle
kazan
gross
kolay kazanılan başarı
walkover
kolay kazanılan başarı
walkaway
kolay kazanılan galibiyet
romp
kolay kazanılan şey
snip
maaştan hariç kazanılan para
perquisite
maaştan hariç kazanılan para
perk
sonradan kazanılan özellik
acquired characteristic
suyun çekilmesiyle kazanılan toprak
dereliction
zamanla kazanılan nitelik
acquirement
zamanla kazanılan nitelik
acquired characteristic
zamanla kazanılan zevk
acquired taste
öldükten sonra kazanılan ün
posthumous fame
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kazanılan في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Kazan
City in Russia, capital of Tatarstan, Russia
Kazan
City in Russia, administrative center of Tatarstan, Russia
Kazan
Turkish-born American stage and film director whose credits include Williams's A Streetcar Named Desire (1947) and the movies On the Waterfront (1954) and East of Eden (1955). City (pop., 2001 est.: 1,090,200), capital of the Tatarstan republic, western Russia. Located at the confluence of the Volga and Kazanka rivers, it was founded in the 13th century by Mongols of the Golden Horde; it became the capital of an independent khanate in the 15th century. In 1552 Ivan IV (the Terrible) captured Kazan and subjugated the khanate. The city was burned in a revolt (1773-74), but after its reconstruction it grew in importance as a trading centre, and by the beginning of the 20th century it was one of the chief manufacturing cities of Russia
Kazan
{i} city west-central Russia on the Volga river; family name; Elia Kazan (1909-2003), Turkish born United States movie and stage director and author of Greek parentage
kazan
an industrial city in the European part of Russia
التركية - التركية

تعريف kazanılan في التركية التركية القاموس.

KAZAN
(Osmanlı Dönemi) (KEVZÂN) Semiz şişman kimse
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
kazan
Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı kapalı kap
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap: "Koca bir kazan patates kaynattık."- A. Gündüz
kazan
Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer
kazanılan
المفضلات