karşılaşmak

listen to the pronunciation of karşılaşmak
التركية - الإنجليزية
meet

I felt as if he shrank from meeting me. - Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.

I don't feel like meeting her now. - Şimdi canım onunla karşılaşmak istemiyor.

come across
encounter

What kind of animals are you most afraid to encounter? - En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?

greet
cross

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

come upon
experience
come on
to face, be confronted with, be up against
run across
to meet; to come across, to encounter, to run into; to confront
drop a cross
fall with
to meet, run into
to meet (each other)
cross each other
run up against smb
come up
come by
bump into
find by chance
come up again
chance upon
chance on
ran into
happen upon
run up against somebody
attain
meet by chance
(deyim) happen on
meet with
discover
strike
confront
come up against
have

I wish I wouldn't have to meet you again. - Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.

run into

I don't want to run into him. - Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.

come
rencounter
karşılaşma
encounter

Never in his life had he encountered such a dilemma. - Hayatında hiç böyle bir ikilem ile karşılaşmamıştı.

That was our first encounter. - Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.

karşılaşma
{i} encountering
tesadüfen karşılaşmak
run across
karşılaşma
bout
spor karşılaşmak
meet
karşılaş
{f} encountered

We haven't encountered any new problems. - Yeni bir sorunla karşılaşmadık.

Today, many problems were encountered. - Bugün birçok sorunla karşılaşıldı.

karşılaş
{f} encountering
karşılaş
{f} encounter

Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected. - Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.

That was our first encounter. - Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.

karşılaş
meet with

Your proposal will meet with significant resistance. - Öneriniz önemli dirençle karşılaşacaktır.

Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole! - Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!

karşılaş
come up

You're going to come up against fierce competition. - Sıkı bir rekabetle karşılaşacaksın.

karşılaşma
meeting

I felt as if he shrank from meeting me. - Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

karşılaşma
event
karşılaşma
match

It's always disappointing when you lose a match on penalties. - Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.

As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television. - Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.

karşılaşma
game

The game will be held even if it rains. - Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.

engelle karşılaşmak
strike a snag
güçlüklerle karşılaşmak
to meet with difficulties
güçlüklerle karşılaşmak
(Hukuk) to encounter difficulties
karşılaşma
game, match
karşılaşma
confrontation
karşılaşma
meet

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

I took part in the athletic meeting. - Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.

karşılaşma
fight
karşılaşma
opposability, opposition (of digits)
karşılaşma
contest
karşılaşma
encounter; confrontation; meeting; match, game, event
problem ile karşılaşmak
be confronted by a problem
problem ile karşılaşmak
be beset with a problem
pürüzle karşılaşmak
strike a snag
tesadüfen karşılaşmak
to chance on sb/sth
zorluklarla karşılaşmak
to meet with difficulties
التركية - التركية
Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak: "Terdit, yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşmak demektir."- Ç. Altan. İki sporcu veya iki takım yarışmak
Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak
Yarışmak
(Osmanlı Dönemi) MÜBAŞERET
karşılaşma
ömer Kavur'un, 2003 Altın Portakal ödülü'nü kazanan filmi
karşılaşma
Karşılaşmak işi. İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, müsabaka
karşılaşma
Karşılaşmak işi
karşılaşma
İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, müsabaka
karşılaşmak
المفضلات