kadınlık

listen to the pronunciation of kadınlık
التركية - الإنجليزية
{i} femininity
womanhood, being a woman
muliebrity
being a good housewife
womanhood
womanhood; womanliness
femaleness
kadın
woman

Excuse me, who is this woman? - Afedersiniz, bu kadın kim?

The woman eats an orange. - Kadın bir portakal yiyor.

kadın
female

Do you prefer a male or female doctor? - Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?

The qipao is a classic female garment that originated in 17th century China. - Qipao 17.yüzyıl Çin'inde yaratılmış klasik kadın giysisidir.

kadınlık duygusu
the woman
kadınlık gururu
womanly pride
kadın
women

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

kadın
broad
kadın
{i} she

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

She kept her valuables in the bank for safety. - Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

This girl has become a woman. - Bu kız bir kadın oldu.

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

kadın
married woman

I'm a married woman now. - Ben şimdi evli bir kadınım.

Tom continued his relationship with that married woman. - Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.

kadın
eve

Tom thinks that women always tell their best friends everything. - Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

kadın
wife

Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman. - İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.

That woman must be his wife. - Şu kadın onun karısı olmalı.

kadın
petticoat
kadın
lady

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

That poor lady is disabled. - Şu zavallı kadın engelli.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
التركية - التركية
Kadının gerekli erdem ve nitelikleri taşıması durumu: "Kendisinden uzak duran kadın şimdi ona sokuluyor, kadınlığının bütün silahlarını birbiri arkasından tecrübe ediyordu."- A. H. Tanpınar
Dişiliğin özelliklerini kullanma durumu
Dişiliğin özelliklerini kullanma durumu: "O, sonra kadınlığını ispat eder, parasını geri alır."- B. Felek
Kadının gerekli erdem ve nitelikleri taşıması durumu
Kadın olma durumu
(Osmanlı Dönemi) NESEVİYYET
Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
kadınlık
المفضلات