kıskançlık

listen to the pronunciation of kıskançlık
التركية - الإنجليزية
envy

The envious die, but envy never does. - Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.

Envy is one of the seven deadly sins. - Kıskançlık yedi ölümcül günahtan biridir.

jealousy

Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal. - Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim.

She was burning with jealousy. - O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.

jealousy, envy, green-eyed monster
jaundice
envious

The envious die, but envy never does. - Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.

Envious people die, but envy never does. - Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.

enviousness
green-eyed monster
the green eyed monster
heartburning
kıskanç
jealous

She was burning with jealousy. - O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.

I hate jealous women. - Ben kıskanç kadınlardan nefret ederim.

kıskanç
{s} envious

Even the tail of the parrot makes others envious. - Papağanın kuyruğu bile diğerlerini kıskanç yapar.

Envious people die, but envy never does. - Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.

kıskançlık, çekememezlik, haset
jealousy, envy, jealousy
kıskanç
envy

Envy is the central fact of American life. - Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.

The neighbor woman nearly died of envy. - Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.

kıskanç
envious of
kıskanç
green-eyed
kıskanç
{s} yellow
kuruntulu kıskançlık
(Pisikoloji, Ruhbilim) delusional jealousy
kıskanç
jealous, envious (of)
kıskanç
grudging
kıskanç
jaundiced
kıskanç
grudger
kıskanç
green eyed
التركية - التركية
Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum veya acı duyma: "Tıpkı senin gibi onun kıskançlığından fevkalade korkuyorum."- R. N. Güntekin
Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum veya acı duyma
(Osmanlı Dönemi) AZAM
(Osmanlı Dönemi) hased
kıskançlık etmek
Kıskanmak
Kıskanç
günücü
Kıskanç
günüleme
Kıskanç
hasetçi
Kıskanç
hasut
Kıskanç
çekemez
Kıskanç
(Osmanlı Dönemi) GAYRETKEŞ
kıskanç
Kıskanma huyu olan (kimse), günücü, hasetçi, hasut: "İlk tanıştığımız günlerde ben kıskanç ve fenaydım."- P. Safa
kıskanç
Kıskanma huyu olan (kimse)