inanmamış

listen to the pronunciation of inanmamış
التركية - الإنجليزية
unconvinced
{a} not convinced or persuaded
lacking conviction; "I remain unconvinced"
lacking conviction; "I remain unconvinced
If you are unconvinced that something is true or right, you are not at all certain that it is true or right. Most consumers seem unconvinced that the recession is over
{s} not convinced, not persuaded
not convinced or lacking conviction
inan
belief

Her belief in God is very firm. - Onun Allah'a inancı çok sağlam.

My belief is that you are right. - Senin haklı olduğun inancındayım.

inan
trust

I like him, but at the same time I don't really trust him. - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.

I can't bring myself to trust his story. - Ben onun hikayesine inanamıyorum.

inan
faith

Tom certainly believes Mary is faithful. - Tom kesinlikle Mary'nin sadık olduğuna inanıyor.

All the members but me have faith in what he says. - Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı.

inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

Tom has a hard time believing anything Mary says. - Tom Mary'nin söylediğine inanarak zor zaman geçiriyor.

He has good grounds for believing that. - Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.

inan
come to believe
inan
{f} believed

I've believed in Kylie Minogue since June 12, 1998. - 12 Haziran 1998'den beri Kylie Minogue'a inanırım.

She believed him when he said he loved her. - O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.

inan
believe in

It was stupid of you to believe in him. - Ona inanmakla aptallık ettin.

Do you believe in God? - Allah'a inanıyor musun?

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

He didn't believe Ben's words. - O, Ben'in sözlerine inanmadı.

How much do you believe him? - Ona ne kadar inanıyorsun?

inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
tenet
yalancının evi yanmış da kimse inanmamış
(Atasözü) If you cry wolf all the time, nobody will believe you when you're actually telling the truth./Nobody believes anything a habitual liar says
التركية - التركية

تعريف inanmamış في التركية التركية القاموس.

inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
İNAN
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
İNAN
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme
inanmamış
المفضلات