The weather today is worse than yesterday.
- Bugün hava dünkünden daha kötü.
I don't want to talk about the weather.
- Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
I'm at the airport now.
- Şimdi havaalanındayım.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
Pilots communicate with airport services by radio.
- Pilotlar telsizle havaalanı hizmetleri ile iletişim kurar.
Is there bus service to the airport?
- Havalimanına otobüs servisi var mı?
The naughty girl assumed an air of innocence.
- Yaramaz kız bir masum havası üstlendi.
The climate here is milder than that of Moscow.
- Buradaki hava Moskova'dakinden daha ılıman.
He will soon get used to the climate here.
- Yakında buradaki havaya alışacaktır.
Tom seems to be in no mood to participate.
- Tom katılmak için havasında görünmüyor.
I'm really not in the mood for this.
- Gerçekten bunun için havamda değilim.
Rose was blowing bubbles.
- Rose hava kabarcıkları üflüyordu.
She's always putting on airs.
- O her zaman hava atıyor.
Tom is always putting on airs.
- Tom her zaman hava atıyor.
Air traffic controllers are under severe mental strain.
- Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
Will you stop showing off?
- Hava atmayı keser misin?
He's just showing off in front of the girls.
- Tek yaptığı kızların önünde hava atmak.
Tom told me that he had been skydiving since he was sixteen.
- Tom bana on altı yaşından beri hava dalışı yaptığını söyledi.
Our hot-air balloon rose into the sky.
- Sıcak hava balonumuz gökyüzüne yükseldi
The aircraft was conducting aerial reconnaissance.
- Uçak havadan keşif yapıyor.
They were lost at sea, at the mercy of wind and weather.
- Onlar rüzgar ve havanın elinde, denizde kayboldular.
It's windier today than it was yesterday.
- Hava bugün dünkünden daha rüzgarlı.
The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
- Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir hava vardı.
Tom is an unemployed aeronautical engineer.
- Tom işsiz bir havacılık mühendisidir.
Leon works for the German Aerospace Center.
- Leon Alman Havacılık ve Uzay Merkezi için çalışıyor.
Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
After the fire, the smell of smoke remained in the air for days.
- Yangından sonra, duman kokusu günlerce havada kaldı.
The air smells like spring flowers.
- Hava bahar çiçekleri gibi kokuyor.