hã­ril

listen to the pronunciation of hã­ril
الإنجليزية - التركية

تعريف hã­ril في الإنجليزية التركية القاموس.

lady
{i} hanımefendi

Yaşlı hanımefendi tepeye kadar yavaşça yürüdü. - The old lady walked slowly up the hill.

Hanımefendi, bir ay önce buraya taşındı. - The lady moved here a month ago.

lady
bayan

Konuştuğun bayan benim kız kardeşimdir. - The lady, whom you talked to, is my sister.

Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı. - The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.

lady
{i} leydi

Leydi en fazla kırk yaşında. - The lady is forty years old at most.

Jane güzel bir leydi oldu. - Jane grew up to be a fine lady.

lady
kadın

Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi. - The thief disguised himself as an old lady.

Yaşlı kadın otobüsten indi. - The old lady got down from the bus.

lady
{i}

Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir. - It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.

Hayalim devlet başkanının eşi olmak. - My dream is to be the First Lady.

lady
Lady Day 25 marta tesadüf eden bir kilise yortusu
lady
kibar kadın
lady
sevgili

Sevgili bayan, ben Polonyalı bir dedektif değilim. Ben uluslararası bir dedektifim. - I am not a Polish detective, dear lady. I am an international detective.

lady
bir İngiliz asılzadesinin karısı
lady
{i} b.h. Leydi
lady
lady of the house evi idare ed
lady
(sıfat) kadın
lady
sevilen kadın
lady
lady in waiting kraliçe veya prensesin nedimesi
lady
{i} hanım

O, hanımefendiyi bana tanıttı. - She introduced the lady to me.

O, Amerikalı bir hanım ile evli. - He is married to an American lady.

الإنجليزية - الإنجليزية
lady