güçlükle

listen to the pronunciation of güçlükle
التركية - الإنجليزية
with difficulty

The old woman climbed the stairs with difficulty. - Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.

The old man escaped, but with difficulty. - Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.

through hardship
hard

Some stars are hardly visible to the naked eye. - Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.

Tom could hardly walk. - Tom güçlükle yürüyebiliyordu.

just

Tom just barely earns enough to live on. - Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.

He just barely managed to pass the test. - Testi güçlükle geçmeyi başardı.

scarcely

Tom scarcely recognized Mary. - Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.

Tom could scarcely breathe. - Tom güçlükle nefes alabildi.

arduously
ill
arduous
güçlük
hassle

We know it's a hassle. - Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.

Anyone who creates hassle should leave. - Güçlük yaratan biri terk etmeli.

güçlük
difficulty

He had no difficulty in solving the problem. - Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.

The old woman climbed the stairs with difficulty. - Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.

güçlük
hardship
güçlükle sökmek
spell out
güçlükle elde etmek
difficulty to obtain
güçlükle geçmek
(içinden) worry along through smth
güçlükle ilerleme
scramble
güçlükle ilerlemek
plow through
güçlükle ilerlemek
scramble
güçlükle ilerlemek
plough through
güçlükle ilerlemek
plough
güçlükle yol almak
force one's way
güçlükle çekmek
winkle out
güçlük
difficulty, hardship, trouble, adversity, hassle
güçlük
{i} hurdle
güçlük
suffering
güçlük
rigour
güçlük
fix
güçlük
complication
güçlük
complex
güçlük
knot
güçlük
drawback
güçlük
trouble

I always have trouble pronouncing that word. - O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.

I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog. - Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.

güçlük
pitfall
güçlük
entanglement
güçlük
hardness
güçlük
job
güçlük
austerity
güçlük
arduousness
güçlük
tough
güçlük
hassle of
binbir güçlükle
with a heavy heart
güçlük
adversity

Face adversity with courage. - Güçlüklerle cesaretle yüzleş.

güçlük
complexity
güçlük
stumbling block
güçlük
rub
güçlük
oppression
güçlük
complicacy
güçlük
asperity
güçlük
tieup
التركية - التركية
Güç, kolay olmayan bir biçimde
düşe kalka
zor bela
Güçlük
(Osmanlı Dönemi) ASÂR
Güçlük
(Osmanlı Dönemi) ŞİKL
Güçlük
(Osmanlı Dönemi) EZL
Güçlük
(Osmanlı Dönemi) SAHTİ
güçlük
Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat
güçlük
Güç olan bir şeyin niteliği, zorluk
güçlük
Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat: "Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar."- B. Felek
güçlük
Engel: "Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı."- O. V. Kanık
güçlük
Engel
güçlükle
المفضلات