götürme

listen to the pronunciation of götürme
التركية - الإنجليزية
taking (to); conduction
swap-out
transmission
conduction
taking (to)
swap out
(Bilgisayar) export
conveyance
götürmek
take away
götürmek
take

The man went out of his way to take me to the station. - Adam beni istasyona götürmek için zahmet etti.

On Monday I have to take back the books to the library. - Pazartesi günü kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.

gözünün önüne götürme
visualization
götür
take

How long does the airport bus take to the airport? - Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?

Take me to your leader. - Beni liderinize götürün.

götürmek
gulp down
götürmek
{f} take off
götürmek
bear
götürmek
carry

I had to carry Tom upstairs. - Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım.

I had to carry Tom to bed. - Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım.

götürmek
(Argo) fuck
götürmek
{f} get

We've got to get Tom back home. - Tom'u eve geri götürmek zorundayız.

Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job. - Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.

götürmek
swap-out
götürmek
(Argo) have it off
götürmek
transmit
götürmek
take to

I want to take Tom home. - Tom'u eve götürmek istiyorum.

I had to take Tom to the hospital. - Tom'u hastaneye götürmek zorunda kaldım.

götürmek
(Argo) screw
götürmek
(Argo) hump
götürmek
support
götürmek
(Argo) bang
götürmek
(Argo) jazz
götürmek
take someone off
götürmek
export
götürmek
(Argo) eff
götürmek
(Argo) love
götürmek
transport
götürmek
lead to
götürmek
drive

I'd be more than happy to drive you home. - Seni eve götürmekten mutlu olurum.

You have to drive us home. - Bizi eve götürmek zorundasın.

götürmek
(Argo) have intercourse
götürmek
(Argo) make love
götürmek
(Argo) do it
götürmek
(Argo) make out
götürmek
take something off
götürmek
(Argo) get laid
götürmek
manage
götürmek
cart
götürmek
go
götürmek
(Argo) roll in the hay
götürmek
(Argo) have a go at it
götürmek
run
götürmek
ferry
götürmek
(Argo) sleep with
götürmek
(Dilbilim) bring away
götürmek
(Argo) get it on
götürmek
deliver
götürmek
destroy
götürmek
(Argo) know

I want to get you someplace where I know you'll be safe. - Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.

götürmek
waft
götürmek
(Argo) bonk
götürmek
(Argo) have sex
götürmek
(Argo) be intimate
götürmek
(Argo) bed

I had to carry Tom to bed. - Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım.

We've got to get her to bed. - Onu yatağa götürmek zorundayız.

götürmek
conduct to
götürmek
{f} guide
götür
take away

Take away these dishes, please. - Bu tabakları götür, lütfen.

You can't take away these books. - Bu kitapları götüremezsiniz.

götürmek
lead
götürmek
lead on
götürmek
convey
götürmek
conduct
götürmek
sail
götürmek
evacuate
götürmek
arrest
götürmek
hit

bir kızı götürmek.

yanına alma, beraberinde götürme
receiving side, drive along the
götür
betook
götür
betake
götür
spirits
götür
betaken
götür
spirited
götürmek
to cause the death of, kill off
götürmek
to take away, take out
götürmek
conduce
götürmek
usher

See if you can find an usher to take this gentleman to his seat. - Bu beyefendiyi koltuğuna götürmek için bir teşrifatçı bulabilip bulamayacağına bak.

götürmek
bear away
götürmek
to take away, destroy, ruin
götürmek
remove
götürmek
to be able to take up/in
götürmek
to accompany (someone) to (a place)
götürmek
to take (someone) to (a place)
götürmek
carry away
götürmek
to lead to (a result, an end)
götürmek
to take (to), to take away; to drive; to carry, to convey, to transport; to bear, to put up with, to accept; to lead (to), to conduct to; to manage, to run (business, etc.); to arrest; to destroy; (geçmişe) to carry sb to back (to sth); to gulp down lüpletmek
götürmek
whip off
götürmek
(for the police) to take off, carry off, lead off, conduct (someone)
götürmek
to tolerate, stand for, bear, put up with
götürmek
to take (something) from (a place, someone) to (a place, someone)
götürmek
to take away, remove, carry away, carry off
götürmek
to carry, convey, or transport (something) from (one place) to (another)
götürmek
put across
götürmek
take&advantage&of
التركية - التركية
Götürmek işi
Götür
(Osmanlı Dönemi) MAKTU'
götürmek
Öldürmek
götürmek
Kaybolmasına, yok olmasına yol açmak
götürmek
Çalmak
götürmek
Birinin yanında yürüyüp ona bir yere kadar arkadaşlık etmek
götürmek
Dayanmak, katlanmak, tahammül etmek
götürmek
Bir kimseyi bir yere kadar yanında yürütmek
götürmek
Tümüyle sahip olmak
götürmek
Taşımak, ulaştırmak veya koymak: "Hamalın biri, sırtına koca bir ayna vurmuş, götürüyordu."- H. Taner
götürmek
Güvenlik görevlileri tarafından yakalanmak
götürmek
Bir sonuca vardırmak: "Bitirmeden şunu da söyleyeyim, ahlaka, gerçek ahlaka götüren başlıca yollardan biri de aşktır."- N. Ataç
götürmek
Bir sonuca vardırmak
götürmek
Yerinden ayırıp uzağa atmak veya yok etmek
götürmek
Taşımak, ulaştırmak veya koymak
götürmek
Bir şeyi yakından uzağa götürmek
götürme
المفضلات