eğitilmemiş

listen to the pronunciation of eğitilmemiş
التركية - الإنجليزية
uneducated
unschooled
untaught
uncultivated
untrained
eğit
{f} educated

My very educated mother just showed us nine planets. - Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.

Ford was poorly educated. - Ford kötü eğitim gördü.

eğit
{f} trained

Tom was trained as a doctor. - Tom bir doktor olarak eğitildi.

He was trained as a lawyer. - O bir avukat olarak eğitildi.

eğit
{f} training

I think you should stick to your training schedule. - Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

eğit
educate

In the last analysis, methods don't educate children; people do. - Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.

You must educate your tongue to distinguish good coffee from bad. - İyi kahveyi kötü kahveden ayırt etmek için dilini eğitmelisin.

eğit
{f} train

The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period. - Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.

Musical talent can be developed if it's properly trained. - Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.

eğit
{f} schooling

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

Fadil paid for Layla's schooling. - Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.

eğit
reeducate
eğitilmemiş
المفضلات