When I woke up this morning, the rain had turned into snow.
- Bu sabah uyandığımda, yağmur kara dönmüştü.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
- Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
Tom didn't seem stunned.
- Tom serseme dönmüş görünmüyordu.
I was too stunned to talk.
- Ben konuşmak için çok serseme dönmüştüm.
A steam engine is a machine by means of which heat is transformed into work.
- Bir buhar makinesi onun vasıtasıyla ısının işe dönüştürüldüğü bir makinedir.
Caterpillars transform into butterflies while they're in a cocoon.
- Tırtıllar koza içerisindeyken kelebeğe dönüşür.
Who were you with on the Ferris wheel?
- Dönme dolapta kimle birlikteydin?
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
- Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
Tom refused to back down.
- Tom sözünden dönmeyi reddetti.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
The Earth is rotating from West to East.
- Dünya batı'dan doğuya doğru dönüyor.
At the equator, the Earth is rotating at a speed of about about 2200 kilometers per hour.
- Ekvatorda, Dünya yaklaşık saatte 2200 kilometre hızla dönüyor.
I'll return to get my handbag.
- Ben el çantamı almak için geri döneceğim.
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
Tom found himself bewildered.
- Tom kendini şaşkına dönmüş buldu.
Tom was a bit baffled by Mary's request.
- Tom Mary'nin isteği tarafından şaşkına dönmüştü.
The detectives were baffled.
- Dedektifler şaşkına dönmüştü.
My husband was so flabbergasted he dropped his car keys.
- Kocam o kadar şaşkına dönmüştü ki araba anahtarlarını düşürdü.
We were flabbergasted.
- Biz şaşkına dönmüştük.