bulgu

listen to the pronunciation of bulgu
التركية - الإنجليزية
discovery
finding

Those findings match my own observations. - O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.

I asked Tom to confirm my findings. - Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim.

evidence
trouvaille
indication
find

I asked Tom to confirm my findings. - Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim.

This is a significant finding. - Bu önemli bir bulgudur.

discovery, finding
finding, find; discovery
symptom
verity
bulgu niteliğinde
symptomatic
bulgular
(Politika, Siyaset) findings

I asked Tom to confirm my findings. - Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim.

Tom has just published his findings. - Tom bulgularını yeni yayınladı.

arkeolojik bulgu
archaeological find
bilimsel bulgu
scientific finding
tıbbi bulgu
medical evidence
التركية - التركية
Vücuttaki işlevsel bir bozukluğun, hastalığın belirlenmesine yarayan olgu veya olay, araz, semptom
Var olduğu hâlde bilinmeyeni bulup ortaya çıkarma işi ve bu işin sonunda elde edilen şey
Araştırma verilerinin çözümlenmesinden çıkarılan bilimsel sonuç, netice
semptom
bulgu
المفضلات