birisi

listen to the pronunciation of birisi
التركية - الإنجليزية
somebody

There's somebody coming up the stairs. - Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.

I'm sure he's going to be somebody someday. - Onun bir gün birisi olacağından eminim.

someone

I think that someone went there. - Sanırım birisi oraya gitti.

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

one (of them); somebody, someone
(Konuşma Dili) be on
any

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

one of them

One of them is lying. - Onlardan birisi yalan söylüyor.

You're one of them, aren't you? - Sen onlardan birisin, değil mi?

one

One of my favorite tunes was playing on the radio. - En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu.

One won’t hear much music in that pub. - Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez.

particular person
anyone

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Can anyone answer my question? - Birisi soruma cevap verebilir mi?

anybody

I don't think Tom killed anybody. - Tom'un birisini öldürdüğünü sanmıyorum.

Why doesn't anybody help Tom? - Niçin birisi Tom'a yardım etmiyor?

biri
somebody

As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead. - Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.

We heard somebody shout. - Birinin bağırdığını duyduk.

biri
one

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

biri
{i} cookie

I'd like to try one of those cookies. - Bu kurabiyelerden birini denemek istiyorum.

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

biri
any

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

You may choose any of them. - Onlardan herhangi birini seçebilirsin.

biri
one of

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

biri
anyone

Well, yes, but I don't want anyone to know. - Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

biri
soul

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

I don't have a soul, and neither does anyone else. - Benim bir ruhum yok ve başka birinin de yok.

biri
first

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

hiç birisi
none
biri
someone

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

biri
in one

Tom bought a bag of apples and he ate a third of them in one day. - Tom bir çanta elma satın aldı ve bir günde bunların üçte birini yedi

Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up. - Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.

biri
of one

One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond. - Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.

Here is a sample of the work of one of our workmen. - İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.

biri
one of them

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them. - İlimizde birçok yetenekli insan var, ama Tom bunlardan biri değildir.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birisi
each one
herhangi birisi
anyone, anybody
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف birisi في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
التركية - التركية
Bilinmeyen bir kimse
Bilinmeyen bir kimse: "Birisi sezecek olsa, kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener
birisi boş olmak
Evlilik birliği sona ermek, boşanmak
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
biri
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
biri
Bir tanesi
biri
Bilinmeyen bir kimse
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır