Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
I recognized Mr Jones at first glance.
- İlk bakışta Bay Jones'u tanıdım.
Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
- O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
She looked her child in the face.
- O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
He saw at a glance that his daughter had been crying.
- O, kızının ağladığını bir bakışta gördü.
I saw at a glance that he was an ordinary man.
- Onun sıradan bir adam olduğunu bir bakışta anladım.
At first sight, he seemed kind and gentle.
- İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
- Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.