bağımsız

listen to the pronunciation of bağımsız
التركية - الإنجليزية
free

When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely. - Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.

Nobody is truly free, because there are people who are slaves of their independence. - Hiç kimse gerçekten özgür değildir, çünkü bağımsızlıklarının kölesi olan insanlar var.

independent

In those days, America was not independent of the United Kingdom. - O günlerde, Amerika Birleşik Krallık'tan bağımsız değildi.

You shouldn't coddle her so much. She needs to learn to be independent. - Onun o kadar üzerinde titrememelisin. O bağımsız olmayı öğrenmeli.

distanced
unconnected
detached

In the modern age, humans are detached. - Modern çağda insanlar bağımsızdır.

unattached
not committed
stand-alone , independent
not bound by a particular pledge or course
crossbench
independent, free
sovereign; uncommitted
(Bilgisayar) neutral
(deyim) fancy free
native
unbound
(Kanun) several
stand alone
self-reliant
sovereign
maverick
self-contained
self-supporting
unbundled
fancy-free
substantive
standalone
unaffiliated
ındependent

You shouldn't coddle her so much. She needs to learn to be independent. - Onun o kadar üzerinde titrememelisin. O bağımsız olmayı öğrenmeli.

In those days, America was not independent of the United Kingdom. - O günlerde, Amerika Birleşik Krallık'tan bağımsız değildi.

unreliant
{s} uncommitted
crossbencher
distinct
bağımsız bölüm
detached section
bağımsız bölüm
independent department
bağımsız denetim
Independent audit
bağımsız denetleyici
independent auditor
bağımsız idari otorite
(Kanun) Independent regulatory agency
Bağımsız Devletler Topluluğu
the Commonwealth of Independent States (composed of some republics which were formerly a part of the U.S.S.R.)
Bağımsız Devletler Topluluğu
(Hukuk) the Commonwealth of Independent States
bağımsız cemaatin gittiği kilise
congregational chapel
bağımsız devlet
independency
bağımsız devletler
(Hukuk) independent states
bağımsız değişken
argument
bağımsız değişken
independent variable, argument
bağımsız düzenleyici makam
(Hukuk) independent regulatory authority
bağımsız ekonomi politikası
autarchy
bağımsız gösterge
(Otomotiv) display stand alone
bağımsız heterodin
independent heterodyne
bağımsız idare edilen ilçe
county borough
bağımsız idare edilen ilçe
county corporate
bağımsız olarak
freely
bağımsız politikacı
freelance
bağımsız program
standalone program
bağımsız seçenek
(Dilbilim) free alternant
bağımsız taktik harekat mesaj işlem sistemi
(Askeri) stand-alone tactical operational message processing system
bağımsız yazar
freelance

Tom is a freelance writer. - Tom bir bağımsız yazar.

bağımsız yazar
freelancer
bağımsız yazara ait
freelance
bağımsız yazmaç
independent register
bağımsız yordam
independent routine
bağımsız yönetime geçmek
decentralize
bağımsız çalışmak
freelance
bağımsız ülke
sovereign
bağımsız üye
mugwump
bağımsız şirket
(Hukuk) independent entity
bağımsız olarak
independently

He's independently wealthy. - O bağımsız olarak zengin.

Tom and Bill arrived at the conclusion independently of each other. - Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.

bağımsız olarak
in itself
bağımsız olarak
separately
bağımsız olarak
apart
cemaatleri bağımsız sayan kilise sistemi
Congregationalism
cemaatleri bağımsız sayan kilise sistemine ait
congregational
cemaatleri bağımsız sayan kilise yanlısı
Congregationalist
devlete bağımsız kilise
free church
dışa bağımsız ülke
self contained country
genel malzeme desteği; Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT); muhabere arayüz kabin
(Askeri) common item support; Commonwealth of Independent - States; communications interface shelter
iki ayrı ve bağımsız ilkenin kabullenilmesi
dualism
kontun bağımsız idare bölgesi
county palatine
kısmen bağımsız
semiindependent
lineer bağımsız sistem
(Matematik) linearly independent system
maddi yönden bağımsız
independent
maddi yönden bağımsız kimse
independent gentleman
maddi yönden bağımsız kimse
man of independent means
makineden bağımsız
machine independent
ortak bağımsız kuruluşlar
(Hukuk) common independent institutions
ucu bağımsız kaburga kemiği
floating rib
zamandan bağımsız çözüm
(Askeri) steady state solution
التركية - التركية
clis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasi parti gruplarından, oranlarına göre, üye alınır."- Anayasa
Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, hür, özgür, müstakil
Bağımsız milletvekili
bakınız: bağımsız milletvekili
Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen, hür, özgür, müstakil: "Konsolosların her biri bağımsız bir vali gibi davranırdı."- N. Cumalı
Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse: "
Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse
müstakil
BAĞIMSIZ BÖLÜM
(Hukuk) Anagayrimenkulün ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olup; bağımsız mülkiyete konu olan bölümleri
bağımsız bölüm
Kat Mülkiyeti Kanununa göre, binada kat maliklerinin ortak kullanımına açık olan yer
bağımsız milletvekili
Herhangi bir partinin adayı olmadan seçilen veya herhangi bir partiye bağlı olmayan milletvekili, bağımsız
bağımsız sıralı cümle
Anlam bakımından birbirine bağlı olduğu hâlde özneleri, tümleçleri, yüklemleri ayrı olan cümle
الإنجليزية - التركية

تعريف bağımsız في الإنجليزية التركية القاموس.

bağımsız idari otorite
(Kanun) Hem siyasi iktidarlardan hem de sermaye gruplarından bağımsız olarak faaliyet gösteren, mali ve idari özerkliği bulunan Telekomünikasyon kurumu, rekabet kurulu gibi otoriteler
bağımsız
المفضلات