ayrıl

listen to the pronunciation of ayrıl
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) sign out
(Bilgisayar) detach

Does detachment from the world really prevent suffering? - Dünyadan ayrılma acı çekmeyi gerçekten engelliyor mu?

leave

I was about to leave my house when she rang me up. - O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.

It sounds like they're not going to leave. - Ayrılmayacaklar gibi görünüyor.

become disjoint
{f} disengaging
diverge

After school, their lives diverged. - Okuldan sonra onların yaşamları ayrıldı.

They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged. - köye ulaşıncaya dek beraber yuruduler fakat sonra yolları ayrıldı

{f} leaving

They lost no time in leaving their home. - Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.

We'll soon be leaving. - Yakında ayrılıyor olacağız.

{f} departing
{f} dissent
depart from

The next train for the airport will depart from platform two. - Havaalanı için bir sonraki tren 2. platformdan ayrılacak.

got off
disengage
depart

Rooms should be left vacant by eleven a.m. on the day of departure. - Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.

Do you know why he put off his departure? - Ayrılışını niçin ertelediğini biliyor musun?

{f} split up

Tom heard that Mary and John had split up. - Tom, Mary ve John'un ayrıldığını duydu.

Tom split up with Mary. - Tom Mary ile ayrıldı.

{f} splitting

Did you hear about Tom and Mary splitting up? - Tom ve Mary'nin ayrılmaları hakkında bir şey duydun mu?

Tom and Mary are splitting up. - Tom ve Mary ayrılıyorlar.

break away
{f} leaves

Mary never leaves her house without first putting on makeup. - Mary önce makyaj yapmadan asla evden ayrılmaz.

The bus leaves in five minutes. - Otobüs, beş dakika içinde ayrılacak.

get off

What time do you get off? - Ne zaman ayrılıyorsun?

What time do you usually get off your work? - Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?

take leave
unjoin
departed

She departed very soon. - O çok yakında ayrıldı.

Tom departed last Monday. - Tom geçen pazartesi günü ayrıldı.

ayır
break into
Ayır
allocate

Allocate a room for research purposes. - Araştırma amaçları için bir oda ayırın.

ayır
make disconnected
ayır
make disjoint
ayır
{f} resolving
ayır
{f} segregated
ayır
differentiate

We must be able to differentiate between objects and situations. - Nesneler ve durumlar arasında ayırım yapabilmeliyiz.

ayır
{f} separate

What separates Guangdong from Guangxi? - Guangdong'u Guangxi'den ne ayırıyor?

We must separate politics from religion. - Siyaseti dinden ayırmalıyız.

ayır
{f} disconnecting

I'm not disconnecting their printers. - Onların yazıcılarını ayırmıyorum.

ayır
{f} part

After ten years as business partners, they decided to part ways. - İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.

These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship. - Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.

ayır
detach

I didn't detach them. - Ben onları ayırmadım.

ayır
spaced at
ayır
{f} isolated
ayır
{f} reserved

I reserved my hotel room three weeks in advance. - Otel odamı üç hafta önceden ayırttım.

We have reserved a lot of food for emergencies. - Acil durumlar için bir sürü yiyecek ayırdık.

ayır
cut into
ayır
{f} sparing

Would you mind sparing me thirty minutes of the day? - Bana günün otuz dakikasını ayırır mısın?

ayır
sever

I removed her number after severing our friendship. - Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.

ayır
disconnect

Disconnect the power cable from the modem, wait for approximately one minute, then reconnect the cable. - Enerji kablosunu modemden ayır, yaklaşık bir dakika bekle, sonra kabloyu tekrar bağla.

I'm not disconnecting their printers. - Onların yazıcılarını ayırmıyorum.

ayır
isolate
ayır
separate into
ayır
{f} spaced
ayır
{f} reserve

I'd like to reserve a seat on this train. - Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

I reserved my hotel room three weeks in advance. - Otel odamı üç hafta önceden ayırttım.

ayır
discriminate

Subtle differences in tone discriminate the original from the copy. - Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.

ayır
sever from
ayır
demarcate
ayır
{f} abstract
ayır
{f} allocated
ayır
{f} parted
ayır
{f} parting
ayır
{f} spare

Is there any room to spare in your car? - Arabanızda ayıracak yer var mı?

Since there wasn't much time to spare, she took a taxi. - Ayıracak çok zamanı olmadığı için, taksiye bindi.

ayır
disjoin
ayır
{f} separating

Why is politics separating us, when we ourselves know who is good and who isn't? - Kimin iyi olduğunu ve kimin olmadığını biz kendimiz bildiğimizde politika neden bizi ayırıyor?

English is one language separating two nations. - İngilizce iki ulusu ayıran bir dildir.

ayır
{f} separated

Tom separated the items into three piles. - Tom eşyaları üç kümeye ayırdı.

Tom is sad, as in German sentences he is often separated from Mary by a comma. - Tom. Almanca cümlelerde Mary'yi sık sık bir virgülle ayırdığı için üzgün.

ayır
{f} discriminating
ayır
{f} detached
ayır
{f} disconnected

Dan disconnected Linda from her respirator. - Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.

ayır
{f} abstracted
ayır
split into

Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK? - Neye karar verilmesi gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayıralım.

ayır
{f} earmark

They earmarked enough money for research work. - Araştırma çalışması için yeterli para ayırdılar.

ayır
break down into
ayır
segregate
ayır
set apart
ayır
allocate to
ayır
uncouple
ayır
unstuck
ayır
allocateto
ayır
sunder
ayır
unstick
ayır
differentiated
ayır
disengage
ayır
disengaged
ayır
seclude
ayır
secluded
ayır
unsphere
ayır
setapart
ayır
separateinto
ayır
(Biyoloji) dissect

We dissected a frog to examine its internal organs. - Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.

ayır
splitinto
ayır
disarticulate
ayır
disjoined
ayır
zoning
ayır
distinguished

These machines are distinguished by particularly high-quality workmanship. - Bu makineler, özellikle yüksek kaliteli işçilik ile ayırt edilir.

The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other. - Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.

dakika boş kalırsa ayrıl
(Bilgisayar) minutes of inactivity
ayrıl
المفضلات