I wasn't thinking clearly.
- Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
- O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
Tom was understandably angry.
- Tom anlaşılır biçimde kızgındı.