an uneasy or distressing desire (for something)

listen to the pronunciation of an uneasy or distressing desire (for something)
الإنجليزية - التركية

تعريف an uneasy or distressing desire (for something) في الإنجليزية التركية القاموس.

anxiety
{i} endişe

Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı. - Her husband's illness caused her great anxiety.

Ailesini çok endişelendirdi. - He caused his parents a lot of anxiety.

anxiety
kaygı

Göç ile ilgili kaygı Büyük Britanya'nın Avrupa birliğinden ayrılmak için oy verme nedenlerinden biridir. - Anxiety about immigration is one of the reasons why Great Britain voted to leave the European Union.

Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi. - The bliss was often interrupted by anxiety.

anxiety
(isim) endişe, kaygı, merak, sıkıntı, bunaltı, vesvese; heves, can atma
anxiety
şiddetli istek
anxiety
kaygılılık
anxiety
endişe kaynağı/nedeni
anxiety
anksiyete

Bir anksiyete krizi geçirdim. - I had an anxiety attack.

Tom sosyal anksiyeteden acı çekiyor. - Tom suffers from social anxiety.

anxiety
tasa
anxiety
korku

Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi. - Her anxiety almost drove her wild.

anxiety
{i} sıkıntı
anxiety
{i} bunaltı

Çocuk bunaltıdan hasta oldu. - The boy got sick from anxiety.

anxiety
huzursuzluk
anxiety
{i} vesvese
anxiety
büyük arzu
anxiety
{i} heves
الإنجليزية - الإنجليزية
anxiety

I was anxious to get into the office before Henderson called from New York.

an uneasy or distressing desire (for something)
المفضلات