الإنجليزية - التركية
تعريف a seagoing vessel under 150' in length في الإنجليزية التركية القاموس.
- boat
- {i} tekne
Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.
-I saw a fishing boat about a mile off the shore.
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
-She caught sight of a rowing boat in the distance.
- boat
- kayık
Bazı kayıklar gölün üstündedir.
-Some boats are on the lake.
Kayık gölün dibine battı.
-The boat sank to the bottom of the lake.
- boat
- {i} (gemi, vapur, sandal, yat gibi) tekne: What time does the boat leave? Vapur kaçta kalkıyor? I've got a new boat. Yeni bir sandalım var. How
- boat
- kayıkla taşımak
- boat
- gemi
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
-Traveling by boat takes longer than going by car.
Gemiyle yolculuk etmek çok eğlenceli, değil mi?
-Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
- boat
- sandal
- boat
- kayık tabak
- boat
- sandal ile taşımak
- boat
- be all in the same boat aynı halde olmak
- boat
- {f} kayıkla gezmek
- boat
- bota bin
- boat
- (Askeri) BOT: Küçük bir deniz aracı
- boat
- sandalla gezmek
- boat
- nakletmek
- boat
- kase/gemi/bot
- boat
- {i} filika
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف a seagoing vessel under 150' in length في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- boat
a seagoing vessel under 150' in length
الواصلة
a sea·go·ing ves·sel un·der 150' in lengthالنطق
Resimler
السابق
المفضلات