Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
- He'll play golf even if it rains.
Tom ücretsiz golf oynayabileceği bir yer buldu.
- Tom found a place where he could play golf for free.
Tom'un canı golf oynamak istemiyordu.
- Tom didn't feel like playing golf.
Robert o kadar meşguldu ki golf oynamak için bir daveti geri çevirmek zorunda kaldı.
- Robert was so busy he had to turn down an invitation to play golf.
Üç yıl önce golf kulübüne katıldım.
- I joined the golf club three years ago.
O, seçkin bir golf kulübüdür.
- That's an exclusive golf club.