özellikle

listen to the pronunciation of özellikle
التركية - الإنجليزية
specially
particularly

I don't particularly like her. - Ben özellikle onu sevmiyorum.

I'm not particularly keen on this kind of music. - Bu tür müziğe özellikle düşkün değilim.

especially

It is especially hot today. - Hava bugün özellikle çok sıcak.

Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant. - Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.

in particular

I want to emphasize this point in particular. - Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.

I remember one poem in particular. - Özellikle bir şiiri hatırlıyorum.

nominately
for one

I, for one, don't like pictures like this. - Ben özellikle bu tür resimleri sevmiyorum.

vibration
most particularly
all

North Africans are more or less like Italians. We're all people who live around the Mediterranean Sea and we share many cultural traits. - Kuzey Afrikalılar az çok İtalyanlar gibidirler. Hepimiz Akdeniz çevresinde yaşayan insanlarız ve birçok kültürel özellikleri paylaşırız.

I'm particularly impressed that Tom could remember all of our names. - Tom'un tüm isimlerimizi hatırlayabilmesinden özellikle etkilendim.

most especially
exclusively

This bookstore deals exclusively in old and rare books. - Bu kitapçı özellikle eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor.

particularly, especially
notedly
above all

She is reputable, rational and above all pretty. - O, saygın rasyonel ve özellikle güzel.

principally
in especial
particularly, specially; in particular; especially
expressly

We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one. - Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.

notably

She had many awards, notably a Nobel Prize. - Onun çok ödülü vardı, özellikle bir Nobel Ödülü.

peculiarly
designedly
specifically

The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner. - Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.

Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut. - O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.

not least
particularly as
especially as
tempest
özellikle belirtmek
point to
özellikle, ençok, üstelik, hususiyetle
In particular, Martin Luther King, moreover, with characteristics
özellikle belirtilmemiş
unspecified
özellikle bunun için
ad hoc
özellikle dikkat etmek
pay particular attention
özellikle ilgili .... nin ... numaralı maddelerini
(Hukuk) in particular article(s) ... thereof
yuva yapan (özellikle kuş)
nester
التركية - التركية
Özel olarak, her şeyden önce, hele, bilhassa, hususuyla: "Eşiğinde bulunduğu delilik üzerine konuşmaktan özellikle zevk alırmış."- H. Taner
Özel olarak, her şeyden önce, hele, bilhassa, hususuyla
(Hukuk) HASSATEN
mahsusen
özellikle
المفضلات