çok az

listen to the pronunciation of çok az
التركية - الإنجليزية
too little

One enemy is too much, a hundred friends is too little. - Bir düşman çok fazla, yüz arkadaş çok az.

The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so. - Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.

slightly

You may be right, but we have a slightly different opinion. - Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.

Tom sounded slightly jealous. - Tom çok az kıskanç görünüyordu.

barely

We've been standing here for more than an hour and the line has barely moved. - Bir saatten daha fazla bir süredir burada bekliyoruz ve sıra çok az hareket etti.

Tom barely spoke to Mary last summer. - Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.

shabby
merely
hard line
too few

Too bad! Too few rich people donate to the orphanage. - Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.

Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients. - Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.

minikin
the ghost of a
a drop in the ocean
bitty
very few

There are very few shops and the cinema is awful. - Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.

I have very few books in English. - Çok az sayıda İngilizce kitabım var.

very little

There's very little we can do now. - Şu anda yapabileceğimiz çok az şey var.

His observation is sharp, but he says very little. - Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.

scanty
minute
{s} beggarly
{s} niggardly
spot of
التركية - التركية
bir damla
kıl payı
apaz
tadımlık
kırk para
bir karış
çok az
المفضلات