çöküş

listen to the pronunciation of çöküş
التركية - الإنجليزية
downfall

When he was at the acme of his career, a scandal brought about his downfall. - Kariyerinin zirvesindeyken, bir skandal onun çöküşüne neden oldu.

His arrogance led to his downfall. - Küstahlığı onun çöküşüne yol açtı.

collapse

The Cold War ended with the collapse of the Soviet Union. - Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle ​​sona erdi.

The news was all about the collapse of the Soviet Union. - Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi.

sunset
decline
caving in, sinking in, falling in, giving way
twilight
squatting down
decadence
breakup
collapse; decline, decadence, decay, fall, downfall
collapse or fall (of a country, regime, etc.)
ruins
(Hukuk) slump

Tom's in a slump lately. - Tom son zamanlarda bir çöküş içinde.

He seems to be in a slump. - O bir çöküş içinde görünüyor.

fall

The fall of the empire was inevitable. - İmparatorluğun çöküşü kaçınılmazdı.

Romans did not wish for the fall of their empire, but it happened. - Romalılar, imparatorluğun çöküşünü istemedi, ama oldu.

decay
collapse, collapsing, falling down
smash up
kneeling and sitting down (of a camel, cow, etc.)
descent
ruin
fail
disaster
(Dilbilim) declension
debacle
subsidence
çök
gravitate
çök
{f} settling
çök
cave in
duygusal çöküş
emotional breakdown
çök
collapse

He collapsed to his knees. - O, dizlerinin üzerine çöktü.

The news was all about the collapse of the Soviet Union. - Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi.

çök
collapsed

Tom collapsed because of the heat. - Tom ısıdan dolayı çöktü.

The bank collapsed during the recession. - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.

التركية - التركية
Yıkılma
Çökme işi veya biçimi, inhitat
Çömelip yere oturuş
Son bulma, mahvolma, inhitat
dekadans
çöküş
المفضلات