a subdivision of a play or opera or ballet

listen to the pronunciation of a subdivision of a play or opera or ballet
İngilizce - Türkçe

a subdivision of a play or opera or ballet teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

act
{i} eylem

Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz? - Do you believe global warming is the result of human actions?

Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir. - So far, your action seems completely groundless.

act
(isim) hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki
act
{i} davranış

Bu çok nazik bir davranıştı. - That was a very kind act.

Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız. - We judge ourselves by our intentions and others by their actions.

act
{i} rol yapma, oyun
act
{i} kanun

Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır. - According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm. - Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.

act
{i} fiil
act
{i} numara

Dan hasta numarası yapmadı bile. - Dan didn't even act sick.

Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir - Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.

act
(rol) oynamak
act
yasa

1862'de Kongre Homstead Yasasını geçirmişti. - In 1862, Congress had passed the Homestead Act.

Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti. - The lawyer recommended his client to take legal action.

act
etki yapmak
act
davranmak

Güçlü yen Japonya'nın ihracat endüstrisinin aleyhine davranmaktadır. - The strong yen is acting against Japan's export industry.

Bir aktörmüş gibi davranmak istiyorum. - I wish to pretend to be an actor.

act
sahne

Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi. - Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.

Aktris, sahne üzerinde geriye düştü. - The actress fell backward over the stage.

act
(Avrupa Birliği) hareket,iş,fiil;belge;kanun,yasa
act
insan kudretinden üstün afet
act
{f} rol yapmak, oynamak
act
{f} rol oynamak
act
{f} oynamak

Filmde oynamak ister misin? - Do you want to act in a movie?

act
{f} numara yapmak
act
(fiil) davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak
İngilizce - İngilizce
act
a subdivision of a play or opera or ballet

    Heceleme

    a sub·di·vi·sion of a play or op·er·a or bal·let

    Türkçe nasıl söylenir

    ı sʌbdîvîjın ıv ı pley ır äprı ır bäley

    Telaffuz

    /ə ˈsəbdəˌvəᴢʜən əv ə ˈplā ər ˈäprə ər baˈlā/ /ə ˈsʌbdɪˌvɪʒən əv ə ˈpleɪ ɜr ˈɑːprə ɜr bæˈleɪ/