An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
It was nothing but a joke.
- Bu şakadan başka bir şey değildi.
Lucy was bantered by her grandparents.
- Lucy'ye büyük ebeveynleri tarafından şaka yapıldı.
The conversation started with friendly banter but ended in bruises.
- Konuşma dostça şakayla başladı fakat morluklarla sona erdi.
Tom didn't think Mary's joke was funny at all.
- Tom Mary'nin şakasının komik olduğunu hiç düşünmüyordu.
That joke wasn't funny.
- Bu şaka/fıkra komik değildi.
The squirrel that you kill in jest, dies in earnest.
- Şakacıktan öldürdüğün sincap ciddi olarak ölür.
Life is a jest, and all things show it, I thought so once, and now I know it.
- Bir zamanlar hayatın bir şaka olduğunu, her şeyin de bunu gösterdiğini düşünürdüm. Artık biliyorum.
Traditionally on April 1st, people pull pranks on each other.
- Geleneksel olarak bir nisanda insanlar birbirlerine şakalar yaparlar.
This had better not be some kind of prank.
- Bu bir tür eşek şakası olmasa iyi olur.
Tom would often play jokes on the teacher.
- Tom çoğunlukla öğretmenle şakalar yapardı.
Tom playfully punched Mary's arm.
- Tom şakayla Mary'nin kolunu yumrukladı.
That is the funniest joke that I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik şaka.
I didn't crack any jokes.
- Ben hiç şaka yapmadım.
Don't take me seriously. I'm only joking.
- Beni ciddiye almayın. Ben sadece şaka yapıyorum.
You have to be joking.
- Şaka yapıyor olmalısın.
You've got to be kidding!
- Şaka yapıyor olmalısın!
What are you laughing at? It's a fact. No kidding!
- Neye gülüyorsun? Bu gerçek. Şaka yapmıyorum.
I meant it as a joke.
- Ben onu şaka olarak söylemiştim.
She took my words as a joke.
- O benim sözlerimi bir şaka olarak kabul etti.
You know me and know that I'm not joking.
- Beni tanıyorsun ve şaka yapmadığımı biliyorsun.
Tom laughed before he realized Mary wasn't joking.
- Tom Mary'nin şaka yapmadığını fark etmeden önce güldü.
I'm not good at making jokes.
- Şaka yapmakta iyi değilim.