Tom wanted Mary to sign a prenuptial agreement.
- Tom Mary'nin evlilik öncesi anlaşmayı imzalamasını istedi.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
Premarital sex? Yes, Tom. It means sex before marriage.
- Evlilik öncesi seks mi? Evet, Tom. Bu evlilik öncesi seks anlamına gelir.
The space telescope will help us know the universe much better than before.
- Uzay teleskobu bize evreni tanımada öncesinden çok daha fazla yardım edecek.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
I showered before breakfast.
- Kahvaltıdan önce duş aldım.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome.
- Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.
Tell them it's a priority.
- Onlara bunun bir öncelik olduğunu söyle.
That's clearly not a priority.
- O açıkça bir öncelik değil
Above all, I want to be healthy.
- Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
They want, above all things, to live in peace.
- Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.
Can you give us a preview?
- Bize gala öncesi özel gösterim verir misiniz?
How do you know if your child is ready for preschool?
- Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?
Admission is free for preschool children.
- Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.
I love old prewar gangster movies.
- Ben eski savaş öncesi gangster filmlerini seviyorum.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
This building was erected 300 years ago.
- Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
Being less urgent, this plan is lower in priority.
- Plan öncelik ve aciliyeti düşürmektedir.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow?
- Tom'a yarın bir saat önce işe gelmesini söyleyebilir misin?
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
I've got to take my library books back before January 25th.
- 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.